KAÇ ADIMDIR YALNIZLIKDar sokakların loşluğu dokunur Vücutsal iklimine Çepeçevre bir yalnızlığa sarınır bedenin Rezonans aralıklara sokulsa da ruhani tarafın Sığındığın aynı dökülen yalanlar farklıdır gözlerinden Karartma gecesinde yıkanır bedenin Ölüm çığlıkları dökülür oracığa Mayasız tutunur belleklere tohumlar Görmez dokunamazsın kokusuz parçalara Ölüm der çekilirsin kenara Ağıt yakamazsın mesela ... Hangi karanlığın gölgesinde Alnının ortasından vurulmuştur, Gece gözlü suçlar? Hangi kuytunun eşiğine kıvrıldı tüm ayarı kaçmış bozukluklar Kim kararttı bu geceleri? Elinde fenerlerle aydınlatan düş perileri nerde şimdi? Hangi hasatın geç kalmış ürününü topluyor eller Sen hangi rolü oynuyorsun? Tüm samimiyetsizliğinle? Ben gece miyim? Orası kuytumu? Bimezsin elbette... Önemi yok artık berbat söylemlerin Anlamı da yok allanıp pullanmış sözlerin Mahvediyoruz güzellikleri öylece... Sokuluyorum tenhaya Karartılan köşelerin mümessili mi bu artıp duran kalabalıklar? Kanatsız mı kaldı gökyüzünde ki tüm kuşlar? Hani çalımlıydı, parlardı durduk yere gelecek denen aydınlıklar Ve Hani ölmezdi uçurtmalar göğün yüzünde süzülürken? Yalandı! Beni koca bir yalanın ortasında gerçek diye avuttunuz Hani bir mumun gölgesine düşerdi ışık? Bir hamlede dokunurdu hani avuçlarının ortasına Kaç kişilikti bu hikaye? Tüm senfoni dökülüyor yerlere Kaç yontulmamış zamanı işaret eder bu tabela? Tüm levhalar boş! Tüm gidilen yollar ıssız bir yere varmıyor hiç biri Yazıp duran bir şair kalemimim ucunda Dilinde alegorik sözler Denizin yosun kokuları ellerinde Bilinmeyen kahkahalar nöbette Kovalıyorum düş bahçemden Arsız bir dokunuş ondaki, kılı kıpırdamıyor tende Sarhoş kahkahalara sarınmış Bağırır kendince ... Tüm güzellikler ellerimde Aşk avucumda Saçlarımda dolanıyor lodos Elim yüzüm her yer düş kokusu Hayaller değiyor masala Mayhoş tümcelerden ben dökülüyorum Saçılıyorum yerlere Suretler havalanıyor Ben sağanakları damlıyor her yere Bir karartı bağdaş kurmuş içimde Budala bir hapsoluşa yataklık eden bir beden Zincirler değiyor gecenin ayazında boşluklara... Kaç adımdır ıssızlık? Dokunur hep yüzlere Uzaklara savrulan düşünceler Kanatlanmış güçlü söylemler Dalıyor gözlerim uzaklara Feronia’nın rüzgarı esse aniden Koparsa görünmeyen zincirleri Kayboluyorum bir sokakta Adres elimde Kimse bilmiyor neresi Zaten sormuyorum bende ... Kaç adımdır yalnızlık Yürüyorum Nasıl varılır bu yere? Bilmiyorum Ellerimde yükseliyor bir adımlık cesaret Ve ben yenik miyim? Karartılmış ışıklarda Göremiyorum önümü, Bir mum gecenin içinde Titrek ışıklar saçıyor loşluğa Kaç gün, kaç yıl bakmıyorum Simli yaldızlar dökülüyor gözlerimden , Ben damlıyorum senfoniye Bir katre ışık yalnızlığı avutuyor Sarı saçlı bir çocuk Masalın içinde Düş tozları her yerde Ve bitmiyor hikaye Yaşanıyor öylece... Maide Özgüç |
saygılar