Tilkinin CezasıEvvel zaman içinde, Köyün birinde, Bir tilki varmış, Köylünün tavuğunu, Yumurtasını yermiş bu tilki. Bir gün toplanmışlar köylüler, Muhtar, aza, imam, öğretmen…. Bulalım da şu tilkiyi, Cezasını verelim, Tavuklar yumurtalar Geri gelmez belki ancak, Gerisi bize kalır. Muhtar Emmi demiş ki; Tilkiyi canlı canlı, Getirene iki öküz verelim, Sonra köyün meydanında, O muzırı gebertelim! Köylüler aşka gelmiş, Ödülü duyunca. Birkaç saat içinde, Yakalayıp getirmişler tilkiyi, Köy meydanına. Muhtar demiş: “Asalım! ” Azalarsa yakmaktan yana, İmam demiş: “Ne de olsa canlıdır, Çektirmeden vuralım” Herkes öfkeli, Ağır olmalı ceza. Kalabalık tartışa dursun, Köyün bir aşığı varmış, Elinde sazı, cebinde kalemiyle, Çalar çığırır, Gurbet gurbet dolaşırmış. Çıka gelmiş Köy meydanına. Aşığı görenler; “Sen gurbet gezdin, Çemberinden geçtin feleğin Üstad; Şu tilkinin cezasını, Sen vermelisin! ” Bizim aşık kabul etmiş görevi, Hemen bekçiye dönüp: “Bana bir urgan getir, Şuna ceza vereyim” Bekçi hemen anında Urganı uzatmış aşığa. Aşık sazını indirip omzundan, Kalemini çıkarıp cebinden, Sarmış tilkinin sırtına sıkıca. Sonra bırakmış tilkiyi… Sazı da alan tilki, Tutmuş ormanın yolunu… Gitmeye gitmiş de tilki, Köylüler tepkili olanlara, Sert çıkmışlar aşığa; “Sen ne yaptın kardeşim, Biz onu asacaktık, Yakacaktık, kurşuna dizecektik! ” Aşık demiş ki; “Beyler; “Saz ve kalem Oldukça onun sırtında, Ne karnı doyar ekmeğe; Ne kurtulur hapislerden, Ne de uyur! Bırakın gitsin, cezasını buldu o! ” Hasılı kelam, Zavallı tilki, Sırtına sarılan cezayla, Bir daha görülmemiş ormanda! |
sanatçı yaşamının dramatik bir yorumuydu
Çok beğendim
yürekten kutluyor ve alkışlıyorum
Sevgi ve hürmetimle