Yağmurun Soğuk Teni
kızılı soyunan gül dikenlerinin bildiği
ve sana söyliyemediğim içimi gezen serin yalnızlıklarımı anlatmak istedim size kapıma yanaştığınızda ve yüz yüze konuşurken havadan sudan gözlerinin yangınına kapılmış bir hancıydım sadece tasdik eden başımdan başka bir de anlayan dudaklarım olurdu söylediklerini bir bilsen ne çok ne çok susardım seni sonra kucak dolusu ayrılıklar senin için sıradan bir kopuş ken bu benim içimi ısıran bir tufan kaplardı ardını bulut mu desem yüzünün aydınlığı mı küskün öpüşürdüm içimin kadınıyla bir de böyle yağmurun soğuk teni sarılmak isterken bedenimize cesur çocukların takındığı hovardalıkla ve kutsanmış iki ağız gibi kalsak bir birimize geri çekilirdi bulutlar henüz olmadık diye kenar boylum kaçak düşüm bir tanem uzanıp şarkılar söylüyorum sen varsın diye hiç sevinir mi insan bu kadar uydurduklarına katlanır mı ucu bitap bir işkenceye. |