FERHAT'LA ŞİRİN DESTANI-ARUZ1- Erzende, Mehmene Banu sultan devir onun Sultan, Azerbeycan da kanun, hak gelir onun Hükmetme devri görmelisin şan ve ihtişam Elbet sarayda entirikalarla bir yaşam Kardeş Şirin güzel huyu pek tatlı dilleri Dar geldi yok sarayda yaşam, çok hayalleri Bir köşk diler, duvarları her renk budur olay Sultan için hayalleri yapmak nasıl kolay Elbet hemen verir talimat köşke başlanır Koşturmalarla sorma Şirin pek telaşlanır Nakkaş arar duvarlara kuşlar, çiçek dizen Renklerle bir demet maviler gök ve yer çizen 2- Ferhat ki usta ünlü de nakkaş yiğit adam Erken yaşında emsali yok sanki, böyle nam Nakaş konuşturur gibi işler duvar çatı Suskunlaşır gören ve yüreklerde anlatı Dalgın bakar umursamıyor sanma dünyayı Renklerle raks eder ve bulur sanki hülyayı Kuşlar çizer boyar mavi, renklerde yok siyah Coşkun ruhunda saklı durur ince bir mizah Birgün çağırdılar ki saraydan senin bu iş Ferman verildi yok çare elbet çabuk giriş Tan vakti çıktı yollara, yetişme kaygısı Nerden bilir güzel onu bekler o yazgısı 3- Nakkaş bulundu mutlu Şirin al yüzünde gül Ferhat la birleşen o bakışlar narında kül Yıldızlı gökte ay sıcacık duygular yaman Aşk sardı sanki bacayı görsen nasıl duman Ellerde birleşir ve nefesler büyür yürek Hep böyle mutlulukla yaşam en büyük erek Bir meşk eder ki fırça duvarlarda sanki can Bir başka ustalık şaşırıp kaldı tüm cihan Hikmet sorar gören büyülenmiş bakar ne giz Farkında saltanat olanın bekliyor ki iz Renk cümbüşünde köşk ne güzellik bu bir sanat Memnun değil ki Mehmene sultan ne mevzuat 3- Köşk bitti al şu altını hiç durmadan da git Burlarda yok işin bunu bil zorlama yiğit Ferhat aşık Şirine ne yapsın bu milyonu Altın değildi derdi konuşmak onun sonu Gönlümde var Şirin gidemem anla bizleri Gitsem de ölmeden silinmez sevda izleri Tek isteğim Şirinle düğün anla sultanım Bağ bahçe neyleyim cananımdır gülistanım Sultan aşıktı Ferhat a bundandı tüm zulüm Kızgın aşıktı Mehmene Sultan ve yok çözüm Elbet çıkar gider bu saraydan da korkusuz Gökler bulutlu yağmuru yok tüm şehir susuz 4- Ferhat dalar gider çare bulmak lazım acil Yürekte sevda , uyku haram anlamaz gafil Bir sesle irkilir önümden geçme sen kafir Kılmakta olduğum namazı anlamaz zahir Tanrım katında böyle umarsız eğilmezi Yakmak lazım senin gibi kendini bilmezi Aklım Şirin de kavga edersin ne hikmeti Zor anlamam bu öfkeni kessen şu dehşeti Yakmış yakan zaten dolaşırım halim sakil Benden soran hesap sorarım senmisin vekil Ah ben Şirine sevdalı, göz görmüyor seni Allah katında sen! Görüyor gözlerin beni 5- Dağ taş gezer içinde ateş yangılar sebat Dillerde sevda türküsü duymaz ki saltanat Ferhat yıkık dökük dolaşır var mı bir çare İş güç unuttu görmelisin sanki avare Durmaz yazar Şirin umudun bitmesin yarim Vuslatı beklerim ya da kaz haydi mezarım Nerden çıkar ölüm yaşamak var bu kavgamız Kaybolmasın umut bitecek gör bu vahamız Ferhat da aşk narında pişer sorma pek yaman Durmaz yerinde dağ başı sis bir de kör duman Dağlar aşar görür suyu elbet sevinç, umut Sisler dağıldı şimdi yürek başka bir boyut 6- Erzen kurak susuz yanıyor tarlalar aman Kentler harap şekilde ki kıtlıkla halk talan Yağmur unuttu şehri karışık da ortalık Birçok çocuk ateşli ve salgın da hastalık Ferhat haber salar suyu buldum ki var çare Delmek lazım büyük dağı tam iş bana göre Ferman buyurdu dağları del ki getir suyu Sonra dileklerin dile dolsun yeter kuyu Ferhat için umut yeniden doğdu pek cesur Ardında dağların su, delersen bu iş olur Bir kazma bir kürekle kazar hiç yorulmadan Sevdayla halk için başı dik hiç doğrulmadan 7- Hasretle bekliyor suyu toprak kurak çorak Yürekte yangılar yanıyor, dağda tüm odak Bitmez enerji sanki ve yok dur durak çalış Gayretle vurdu taşlara az kaldı bak çıkış Artık bu son vuruş hele gayret vucutta ter Toplandı saltanat verilen bir karar beter! Birleşmeniz bu dünyada mümkün değil karar Vur kazma ver su şehre ve git görme hiç zarar Kavrar bütün gücüyle bu eller ki kazmayı Durmaz kazar kanar içi aldırmaz tozmayı Sis çöktü dağların başına, haykırış yeter Suskun zaman kederli yürekler nasıl heder 8- Sultan kararlı verdi sözün al Şirin sizin Çalsın davul kulaklara gitsin ki acizin Üç gün içinde sadrazamın oğlu bekliyor Beklenmeyen düğün güne dertler de ekliyor Olmaz diyor düğün olamaz hıçkırık susar Baş kaldırır bilir ki Şirin belli son kusar Ferhat yıkık! Davul sesi gümler vurur dağa Bir ses! Bakar Şirin! yazılır sevda bir çağa Gitmek gerek cellatlarımız yolda der Şirin Ferman verildi şimdi mezarlar kazar derin Sen bende bense sende şehir bekliyor suyu Korkutmasın ölüm suya hasret gülüm kuyu 9- Hasretle birleşen iki sağlam yürek güzel Ellerde kazma vurdu sırayla nasıl özel Taşlar ufak tefek gibi güçlendi kolları Halklar için su der sonu yok belli yolları Birlikte güçlüyüz hadi hiç korkma yol yakın Sevdayla türküler duyulan bitti yol bakın Eller kenetli birdi yürek son bu yolculuk Sevgiyle hep yüründü tükenmezdi hiç soluk Ferhat Şirin’le deldi bu dağları kutlu gün Toprak kavuştu suyuna canlandı mutlu gün Halk kutluyor bu bayramı eller tutar halay Bir sesle irkilir kocaman dağ nasıl olay 10- Kan düştü damla damla yüreklerde bir ateş Çığlıkla yankılandı bu sesle söndü güneş Ferhat Şirinle yerde sarılmış ki tek beden Gözler kapandı sustu şehir söyleyin neden Onlar inançla oldu ki kurban nedir ölüm Elbet ki her devirde yazık böyle var zulüm Erzende doldu taştı nehirler akar derin Canlandı sevdalar adı elbet Ferhat Şirin Bitmez büyür bu sevda yüreklerde hep yaşar Destan olur ve kavga olur saltanat şaşar Her saltanat çöker, unutulmaz zulüm inan Sevmek asıl olan geri kalansa hep yalan 11- Yok etmeTanrısına ki baş kaldıran yürek Bu sevda altı yüzyıla durmaz çeker kürek Yıllar geçer gider ki ölüm el uzatmadı Onlar umut dirençti güneşleri batmadı Yıldız olup parıldadılar tüm karanlığa Ses oldular bütün çağa umuttu çığlığa Dağlar eteklerinde çiçeklerle açtılar Bülbül dilin de neğme ve gülerde taçtılar Yıllar geçer büyür ki yüreklerde sevdalar Yoktur ki böyle sevmede elbet ki vedalar Sevmekle başlayan bu hayatlar neler yaşar Ben dünyadan göçer giderim sevdalar yazar Mef’ûlü / Fâilâtü / Mefâîlü / Fâilün SN AFET KIRAT HANIMEFENDİYE BU GÜZEL DİZELERİ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.. Ferhat Koca Dağı deldin bir şirin için Emeğin boşaymış acıdım Ferhat. Al duvaklı güzel bir gelin için Yeşil, kızıl oldu boş yere heyhat! Nerede görmüştün şirin güzeli Ne idi bilmem ki bal mıydı dili Öldün de eline değdi mi eli? Vuslata ermeden nam oldu firkat. Hayalin önümde duruyor şimdi Acına ortağım içim eridi Bittin de dünyanın bitti mi derdi? Kim bilir belki de mahşerde vuslat. Azmettin bu şehre suyu getirdin Bilirim kavuşmak Şirin’e derdin Yeşil Amasya’yı yeşillendirdin İnkâr edilemez budur hakikat. Bir çingenenin sözüne kandın Od düştü kalbine ansızın yandın Bu karaçalılar biter mi sandın? Onlar yapıyorlar dünyayı berbat. Bey’in şartı suydu, tuttun sözünü Yıldırmadın bir an kara gözünü Bir laf ile verdin suya özünü Dedin ki; “Şirin’siz geçmez bu hayat.” Yakıştı mı sana ölüp kaybolmak Ona kavuşmaya kalmıştı ramak Düğünün ağıtlar, ırmak da yatak Kaynaşan sularda ettin seyahat. Kazdığın kanallar hâlâ duruyor Sesi kulaklarda balyoz vuruyor Güller arasında diken kuruyor Katilin mezarda etmez beraat. Hakkındı senin sonsuz saltanat Bırak külüngünü artık yere at Haydi, bir “Şirin” de gökleri çınlat Sakın vurma, sakın külüngü fırlat! Şirin bağırıyor “Ferhat, dur Ferhat Vurma sakın onu başına Ferhat.” Afet Kıra |
Bu çok çok güzel ve büyük bir emeğin ürünü olarak ortaya çıkmış olan şiirinizi görüp okuduktan sonra Ferhat'ın o dağları boşuna delmediğini anlamış oldum. O dağlar boşuna delinmiş olsaydı hiç bu kadar manalı şiirler yazılabilir miydi?
Ellerinize sağlık, Gönlünüz hüzün görmesin.
Selam ve sevgilerimle.