ve kapıda aralık şiirler yaktırır bana bu saçmalık…
rastgele savruluşudur saçlarımın dik ve sert yokuşlardan düşüşü aklımın ucundaki deliye kafa tutuşum tamda bu saatlere denk gelmekte uçsuz bucaksız vahalar vaad ederken belleğimin arka sokaklarında yağmur yer aç gözlü çocukluğum sarmaş dolaş olurken yeryüzünün kaygan ayaklarıyla kasıklarımda tekmelenir bir annenin çığlıkları...
artık ağlamıyorum ağladıkça büyüyen gökgürültülü zamandan bir çukur kazıyorum kendime kırk tane ip uzattım oturaklı acılarımın içine bir taneside tutmadı inme inmiş kalemimin ucu kırık harflerinden...
çamurlu düşlerimle kıskıvrak yakalıyorum hayatı buz gibi duvarların sırtında boğuldu aşk ten kuyusunda…
düş yağıyor bu gece istanbulun çıplak kaldırımlarına köprü altlarına saklanmış umut çocuklarının umursamaz avuçlarına yum gözlerini çocuk yasak kitaplar çıkartacağım yasal acıların gelecek nesline uyuşmuş beynimle yum gözlerini çocuk yaramazlık yapıyor serseri kalemim yağmur serzenişte…
biraz daha hayat at bayım ateşe soğuk bu gece üşüyorum dizlerime bıraktığın masalın içinde…
hangi pencerenin bakışı bu bayım örtün perdeleri bırakında kör kalsın çocukluğum…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yağmur vururken bu kenti... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
yağmur vururken bu kenti... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bırakta üşüsün kalemim çocuk yanımın sıcaklığına muhtaç belkide kelimelerim... her isyanda bir istanbul doğurur kalemim... bir sana kör gözlerim. nicelerine şair
artık ağlamıyorum ağladıkça büyüyen gökgürültülü zamandan bir çukur kazıyorum kendime kırk tane ip uzattım oturaklı acılarımın içine bir taneside tutmadı inme inmiş kalemimin ucu kırık harflerinden...
biraz daha hayat at bayım ateşe soğuk bu gece üşüyorum dizlerime bıraktığın masalın içinde…
hangi pencerenin bakışı bu bayım örtün perdeleri bırakında kör kalsın çocukluğum…
GÜNAYDIN DEĞERLİ GÖNÜL DOSTU İNSAN ; NE ÇOK ŞEY ANLATTI BU HARİKA DİZELER..DUYARLI YÜREĞİNİZ DERT VE HASRET GÖRMESİN.. KUTLUYORUM EMEĞİ VEDE KALEMİ.. SELAM VE SAYGIMLA
Hangi pencereden sallanan el? Hangi yorgun tebessüm? Hangi ses, kuytularında ağlayan alın yazısının?
Hangi masal bu bayım? Hangi masum hikaye? Hava soğuk, üşür çocuk düşlerim... Hadi, biraz daha hayat at ateşe, üşümesin mahzun gülüşlerim...
Düş yağıyor bu gece bayım, İstanbul'un çıplak kaldırımlarına... Düşlerim yağıyor usul usul... Bir yalnız, bir serseri kalem gezinmekte bilinmezliklerimde... Yazılmamış bir kitaba düşüyor şiirlerim... Yasal acıların gölgesinde yıkanıyor ümitlerim... Ve, kaderinde gelecek nesillerin.
Sen bayım!... hangi şarkının yitik nağmeleri gezinmekte kulaklarında? nereden gelmektedir dudaklarındaki yorgun tebessüm? Bilmez misin, bu diyarlarda, çoktan boğulmuştur aşk, ten kuyularında... Şarkılarla, şiirlerle gömülmüştür, bilmez misin?
Bilmez misin bayım, açıktır kapılar bu diyarlarda, ve, şiirler yakılır ocaklarda... Çocuklar ağlaşır, çocuklar haykırır, çocuklar kaybolur... Yağmurları gizemlidir buraların, rüzgarları, şiirleri... Alıp götürür çocukları bilinmezliklere hayat, ve suç ortağı kirleri...
Artık ağlamıyorum bayım...
ağladıkça büyüyen gökgürültülü zamandan bir çukur kazıyorum kendime kırk tane ip uzatıyorum oturaklı acılarımın içine...
Ve, kendimi topluyorum her sabah, inme inmiş kalemimin ucu kırık harflerinden...
Güzel şiirdi. Hüzünlüydü... Anlamlıydı... Şiirceydi...
Biraz katlettik şiiri ama, şairinin affına sığınıyoruz artık...
Ne çok kör oldu gözlerimiz bir oyunun içinde ebe kalırken..Ne çok kibrit yaktık avuçlarımızda üşüyen yanlarımıza..Ahhhh ne çok ölmüşlüğümüz vardır bu kaldırımlarda...Şiirdi...
her isyanda bir istanbul doğurur kalemim...
bir sana kör gözlerim.
nicelerine şair
kutluyorum