NÖBETTEYİM HER DAİM...
Alaylar zehir gibi;
Kahkahalar paylıyor adeta, Hüzün yakıyor Sönmek bilmiyor İçimdeki kor. Yangına su gerek, Istıraba dua, Dertli gönül Her daim çıkmazda. Bırak aksın gözyaşı, Bir tek Tanrıdır Kulunun yoldaşı. Ana, baba, gardaş Gerisi yalan; Duvarlardır En kadim sırdaş. Yaşanan ne ki; Koca bir yalan, Gerçekler puslu Kuytu köşelerde yaşanan. Biraz umut, Biraz özlem… Nöbetteyim her daim, Ne gelen var, Ne de giden. Elimde bavulum, İçinde hasretim; Adeta dipsiz bir kuyu, Sırlarımı sakladığım. Payıma düşen; Bana biçilmiş kaderim; Sonsuzluğun gölgesindeyim, Bilinmezliğin nezaretindeyim Sonsuz bir hasret, Çözemediğim denklem Ve sayısız bilinmeyen… Yitip gitmiş tüm şıklar, Koca bir sıfır, Hayata dair, Elimde tek kalan. |
Tebessümleri olmayan,
ümitleri kör topal...
Islak kirpikleri,
söz donmuş dudaklarında...
Hava soğuk...
Nöbet uzun...
Bir hasret türküsü fısıldamalı usuldan,
Bitmez yoksa bu mahzunluk nöbeti...
''Bırak aksın gözyaşı,
Bir tek Tanrıdır
Kulunun yoldaşı.
Ana, baba, gardaş
Gerisi yalan;
Duvarlardır
En kadim sırdaş.''
Sözün bittiği yer...
Yalnızlık...
Güvensizlik...
Yoklukla dertleşme...
Ümit nöbetleri...
Beklenenler...
Ve,
asla dönmeyenler...
Dönmeyecekler...
''Payıma düşen;
Bana biçilmiş kaderim;
Sonsuzluğun gölgesindeyim,
Bilinmezliğin nezaretindeyim''
Kadere teslimiyet.
Alın yazısının kara kalemini yaren kılmak yarınlara...
Ve,
hazin finali şairin...
Kendince...
Bildiğince...
''Sonsuz bir hasret,
Çözemediğim denklem
Ve sayısız bilinmeyen…
Yitip gitmiş tüm şıklar,
Koca bir sıfır,
Hayata dair,
Elimde tek kalan.''
Kısacık cümleler çok hoştu.