Güle düşen gölgen
Vurgun yemiş her aşkın
Bir öyküsü vardır Okunmaz tersten Kimi zaman türkü olur Dillerde dolaşır Devir daim yaparak Ateş çemberinin dışından Terleyerek anlaşılmaz Aşkın melal hali Yalnızca dokunduğun an Yakan alev değildir yalnızlık Buz gibi yanan Çıra alevinden kalan Kül rengidir karanlık Ayın şavkı vururken geceye Namütenahi arzuların Deniz serinliğinde Düşlerini gömdüğün rüzgâr Seni çağırır yokluğa Adresim saklıdır Ayrılığın kabarık defterinde Ben kalırım nazenin bir çığlıkta Kimsesiz Üsküdar’a giden yollar kapalı Tren garında unutulmuş Yolcu gibiyim Akşamın alıcı kuşlar saatinde Güle düşen gölgen Sarıya boyanmış yapraklarını Saçlarına benzetir Saçların, Kızıl güneşin dalgalanışı sanki Gözlerin, Bir katilin kan kokan silahı Eceli bu sevdalı yüreğin Beyhude artık Gülüşünde aşkın kırık dökük Parçalarını bulmak Zamansız sevgilerin Darağacında kurulan urgandır Bakışların Bir aşk daha son bulurken ellerinde Kaşların öyle acımasız Bir baltaya kan damlar gibi Efkârlı batan güneş ufkumda kaybolur Cefakâr gülüşlerin hürmetine Yeniden doğar belki 21.11.06 Hüseyin Özbay |
Bir baltaya kan damlar gibi
Efkârlı batan güneş ufkumda kaybolur
Cefakâr gülüşlerin hürmetine
Yeniden doğar belki
güzel bi çalışma olmuş, yüreğinize sağlık, selamlar..