Kan Kızıl Mevsim Sarı Ölüm Soğuk...//Sonra ağzımın içinde büyüdü kelimeler; Lüks ışığında büyüyen gözbebeklerin gibi...// Bir sonbahar kırılganlığında kurudu kan. Sarının içine hapsettiği tüm hüzün haykırışlarını ala bir şafağa döktü... Bir kalem kırıldı Bir tane Bir tane daha... Sonrasında ağzımın içinde büyüdü kelimeler, Darağacının içimde kalan yaşam kırıntılarını götürüp giden gölgesi gibi... Duydunuz mu bilmem Gördünüz mü? Benim lal kaldı dilim, Mil çekildi gözlerime, Atmaz oldu kalbim. O gecelerin kibirli karanlığında, Pehlivanoğullarının Mustafa’yı astılar!!! Orkanların Ali Bülent’i, Erenlerin Erdal’ı, Yaşı anca 17... ‘Kalantor Mehmet efendilerin tosunlarına dokunmadılar.’ Kanına ekmek doğradılar bir babanın; O gecelerin kibirli karanlığında, Aslında ölüme gebe anneyi astılar, Bir oğulu Bir sevgiliyi Kapısı kırık evin direğini Doğmamış çocukların babalarını... Piçlik kaderden mi sayılır bunca ölümün satır arasında doğmayı becerememiş çocukların alınlarına? Halvete girdi soğuk toprağın koynuna gelin kızlar. Eylül takvimde bir yaprak Kan kızıl mı kızıl Mevsim sarı mı sarı Ölüm soğuk mu soğuk... Üşümekteyim Ellerimde onlarca ruhun kırık yazgısı... Sonra; Sonra ağzımın içinde büyüdü kelimeler, Bir eylül sabahı tüm yaşamlara inat büyüyüp giden ölümler gibi... Eylül’2013 Antalya |