EYLÜL SANCISI
Eylül doğuruyor kadınlar her bakışında
Ufak,iri,kimi yaşlı ve hatta çirkindi bazıları Güzeli en çok düşte sevdi onlar Kadınlarım Tutunurken beyazca sevdalara Her biri sancı,her biri acı Yok olmamak adına sığınıp rahimlerinin bereketine Kırmızıya soluyorlardı oysa Yaşam ölüm doğuruyordu durmadan Ve ölümden arsızdı yaşam Duruyorum ,seyrediyorum Hangimizin kıyametidir bu sarı sonbahar.... Kimi kızıl Kimi buğday Mavi yakışır gözlerine sevdanın Öldün değil mi Kelebek saklayan o buluta Başını dahi kaldıramadan Boşluğu saran bir damla gözyaşın uğruna Yakardım dünyayı ama Ateş bendim Yanıyordum kendi koynumda Kendime gurbet,kendime sahtekar Ah bu bereketinden sorgulu aşk Sancılar yine umut Yine doğurmalı mı ölmeye Acımaz ki çocuklara hiçbir rüzgar İsyanın büyüse yaşamak diyetinde Söyle, Tam da gözbebeğime Ne çıkar? Ağlasın,bırak Beyaz yazgılı insanları bilsen ne çok ağırladı bu cesur toprak Öksüzdü, yetimdi başak Öğle dualarının ardından tekbirlerle Vuruluyordu umutlar Pazarlanırken bedenler gri coğrafyasında odaların Ölüm çağırıyordu et Kırmızı,sıcak.. Yaşamaya ant içmiş, Eylülsüz bir coğrafya bulsak... Günahmış meğer Yaşama biraz insan,ardından kadın doğmak... Sancı da yine eylül Dalından uzaklaşıyor Sarı tenli,mahzun bir yaprak... Saadet Yıldırım Ünal |
Eylülsüz bir coğrafya bulsak...
sonuna her şey gelir.
Tebrik ederim.