KIRILMIŞ KELİMELER....
acıdan ezberime takılan kelimeler.....
nasılda dağınık/sın kavrayamadığım seste görüntüsüz bir figür çizercesine beton yalnızlığa öyle düşüyorsun göz kapaklarımın şehri sürgünlerine bir keman mı ağlar tenha durakların incecik rüzgarında yada kapalı kapılar mı sürgülenmiş hayata öyle kaybettim ki yıllık zamanlar kesitlerinde bir ah duysam kapanırcasına toprağa ağlarım ......... sanki az önce akşamdı bir kadının gözleri çekip gitti sonra yorgun alışkanlıklarım vardı benim ve kadının gidişinde alışkanlıklarda yitip gitti bir mum ışığında aradığım hayal konarsa cevapsız yağmura hangi sorular kalır aklımın dengesiz hafızasında... şimdi Yalova/nın sularına atsam şişede bulutların sırlarını ve karşısı İstanbul alır mı dalgalarına uykusuz anıları mı ve bir yolculuk düşse şişedeki durgun cümleye ardından İzmir açıklarında demir/lese ...... çok mu kendimde kaldım turnalar göçlere sürerken kanat seslerini bu yalnızlık nerede hangi yosun izinde anımsar beni körkütük bağışlamalar susar insan resimlerinde yıkılır mı şimdi şah mat vurgun balıkçıl bir ezber tenimin gözeneğinde durma batıl aşk kemir düş baz serüvenleri...... tarihin ayak seslerinde anımsıyorum seni ülkeler vardı sınırları çocukların oyuncakları dağlar vardı arasında uykulara bölük yaşamlar var olduğu kadar yokluğunda esen rüzgarlar vardı ve geniş yolculuklar bağlanırdı sevgililerin tuzlu terinde şimdi kaçıncı takvim yaprağı kopar saçlarından rakamlar ne kadar gereksiz ve koparılmış çiçekler bugünde ölüydü...... nedense sırattan koparak kayıyor yıldızlar nemrut kadar ağır heykeller sığıntı aşkta kesin bir fırtına tutacak denizin serin ellerini ne olur deli kız gülümse kanayan sözcüklere inat başında dursun kelebek yarınlı sabah ve ardı sıra gitmelerde ki renkler bağışlayın beni.... sahiplenemedim geçen zamanın kuşluk vakitlerini her tuttuğum umuda bir yara ekledim tren istasyonları düşerken gözlerime ben biletsiz yolculukları gözledim ve ardından ilk vapur kalkmaları kırıldı ruhumda otobüsler sarılırken asfaltlara yol üstü lokantalarda unutulan oldum ve başımın üstünde ki uçaklar ah uçaklar..... gecenin bir vaktiyle düşersem sokaklara yavaşça cebimden çıkarıp pişmanlıklarımı tek tek bıraksam duvar dibi yıkılmış alışkanlıklara sonra yağmur yağarsa saçlarımın okşanmamış Araf/ına ve son bir siyah beyaz anı saklarım paltomun sol astarına.... anladım ki en büyük aşk sözün kanamasına kadarmış anladım ki yanarsa bir aşk sıcaklığı külleri dağılıncaya kadarmış anladım ki insan umudun bile yapraklarını kurutmaya alışmış ve anladım ki ömür bir yalanın ulu orta çıplaklığında yaşarmış..... ağlama aşk ağlama gözlerindeki bin yıllık hasrete geldim.... |
SAYGILARIMLA...