el çarparak..
önce kadın düştü pencerelere
yaşanmadan, duyguyu seçerek kollarına asıldı düşe kalka boyunduruk kanayan kuvvet_i ikmaline hazmsattı kahkaha diş’lilerini akıttı son sayfalara dermanını biraz dertli hevesinden kaçarcasına biraz da başı yıkanmış heybetlerin kafesini vuslata değiştirerek döndü aynı nehirin sularına kuru yakaladı çölde kendi halinde şiirin incisini farkedene nerede sürgün yosunların soluyan kurtları? söylüyorum işle okuyan karaladıkça uluorta mahfeder kabusunu yeterek kemiren hikmetini sözcüklerin aynı nehirin tecellisini yırtarak en’leşen körüğe yolu kısaltırken gümrük bedavaya imge sattı damağına ukala yaralar acarak el çarparak indirir ağacından rengine bakmadan yataklıyorum sesini değişimi ayaklarıyla hülyamı enfes susarak iteledi doğan kendiydi oysa kendine ihanet olur muydu? kendini beşikte bekleyen hasret güç bela çıkartırken kendi doğdu kendinden aklına mukayet olmadan cebe iner aklımın kurtuluşu toprak kusarken sözüne saygısızlık diye gülünç yufkalar yaptı yüreğinde ön görüsüz yolları bir bir tüketerek kendini beğendi sonra düz dolambaçların dibinde kendini tozluğa çocuk kalan virane kıyılarıyla dalga bir adım öte yetişti badiresi geniş çadıra felaket ki yokluğu içe kapanmış bir kabloyla ter akıttırarak sararak huzurlu telgraflarında turladı elektirik dalgalarına etti aşikar vurdum mu şimdi başına taşı? gezgin imgeler |