telaffuzu cemre sevgili...
cemreyi bölünmüşlükten kurtarmak adına
tek bir cemre düşürüyorum aşkın sansürsüz ağıtlarına.... yanı başına uzanırken ki tenimde ıhlamur çiçekleri saçlarına elimin dilsizliğini sürdüm dışarda esen sağır rüzgar kör gecenin sesinde duyuyor etine ilk düşen terimi..... kifayetsizce çarpan pencere yüreğimin çarpışındaki tonda buharlaşarak süzülüyor kauçuktan renksiz zamana.. üstüne örttüğün edebi incelikteki göğü yavaşça kaldırarak kokun/daki ölümsüzlüğü raks ediyor bencil ruhum yüzüne iki ölçeklik deprem gibi bakıyorum ressamın resmindeki nü halinde açılan doğa bildirisi dudakların ve ağları gözlerinin akıntısına bırakıyorum.... her ne kadar yüzyıldır sev/semde seni ve parmaklarım ne kadar doymuş olsa/da tenine hala sevdana bir çırak boylamın/dayım serenatlar senfonisi rengini ustaca kavrayamıyor utanıyor parmak ucu çömez/liğim... şu baş dönmesi aşağılık bir çaresizlik gözlerimi kapatıp öpecekken kirpiklerinin ucunu başım kıblesinden geçiyor zarıl zarıl utangaç bir çocuk besleniyor nemrut heykellerinden ruhumda kıskıvrak kelimeler açılıyor ufuk/larıma bense geride çürük bir gemi gibi kala kalıyorum... ve aşkı sorgulamasız cemrenin tek halinde topluyorum biraz utangaç biraz çırak kendimi senin dokunulmaz haline iltica ediyorum ilk ve son mültecin benim sonsuzluk düşlerimin savaşsız topraklarına merhaba diyerek utandırsanda beni yinede savrularak ruhuma yağdır yağmurlu aşk cennetini.... |
çocuk dilinde ezberler cennetin rengini aşk
çünkü saf ve temiz bakar çocuk gözler, kaç kelime kurtarsa şiirden ve kaç renge boyasa düşlerini kardır deprem değmemiş doğadan, minik elleriyle
Düşler hayali eğilir gece raksına şair, şiir öğütürken masallardan çalınan bir kaç rüya anca uzanır cennetin kapısına.
sonrası MUCİZE
insanız işte
beyaz bir hayali kelebeğin ömrüne sığdırır ve yalın bir uçurtmanın kuyruğuna bağlarız sonra
iki kelime
bir varmış bir yokmuş
cennet bile boşmuş dercesine...
Tebriklerim kalsın...