hüzünden öte yol yok...
sen bir düş gezgini iflah olmayan kelimelerin yazarı ters yüz olmuş ellerinin silip silip yazdığı tarihi düşlerinden tutup bin kere yüz üstü atsam da seni yeryüzü masallarına kanatlanıp uçamazsın o aradığın sonsuz maviliğe boş kelamların loş karanlıklarında hüzünden öte gidemezsin sokak lambalarında çınlarken sesim... yine bana geri döneceksin sevgilim yorgun argın bakışların nasibini almış rüzgardan olmayan saçların o yeşil merdivenli sokakta ayın gölgesinde dağılmış yüzün ortalığa saçılmış hüzün yine bana döneceksin sevgilim ruhumun en dik başlı haline en asi koylarında yine kendini bırakacaksın dalgalara çatık kaşlarımın resmini dökerken denize bir kez daha şiirler okuyacaksın rüzgârlı tepelere… ki sen dokunamazsın sana kurduğum zamana çamurdan yaptığım ocaklarıma ne kadar düş çalsan da olmayan melodilerden müziği kapatamazsın sazının tellerine düşmüşken çehrem… yine bana geri döneceksin sevgilim evet evet yüzümü dayayıp göğsüne içine baktığımda görebiliyorum koca bir orman kalabalığı dal yorgunluğu aralık soğuğu mayısta kar durmuş toprağına aralıkta hüzün açmış yaprağında... yine bana geri döneceksin çünkü bir tek ben sevdim seni gözlerinin karasında avuç avuç denizler taşıdım yurduna şehirler kurdum kirpiklerinin arasına ilk kez ben öptüm parmak uçlarını korkak ve telaşlı dudaklarım utanıp ellerinin arkasına saklandı yüzüm gözlerine yaslanıp sadece ağladı hatırladın mı ? evet evet iflah olmazsın sen ne kadar düş biriktirsen de ceplerinde o kadar yabancısın kendi sesine... şimdilerde... kendini kendinde bulamayan ukâla şairim çok bilmiş yanım önce kendinden başla yolculuğa o vakit ereceksin hüznün sırrına.. (( elçin )) |
Ne kadar güzeldi(n) şairem...
Saygı sevgiyle...
E F T E L Y A...
(Akdenizi cebinde taşıyan kız... )