Şehirses
gittikçe ağırlaşan doku
ağrılar bulvarında kalibresi saniyelik binlerce yolcu biri tülbentin de biri belalarıyla övünen parmaklar taşıyor cebinde camlar yalan aynalar gibi ikide bir baskın gece hayallerinde cin korku kendi içimizden geçiyoruz anlık bebek ölümlerini yaprak dökümlerine karşılaştırmalı bir cetvelle yoruluncaya kadar dövmek insan sevgisine ters bir düşünce düşünce sürtünmenin acısı kurtuluş karası sanılıyor masa başı çayın içine şehir gürültüsü kaçıyor yatağın ayakları ile merdiven çıkılmaz ya da saksılar düşecek dikkat kaldırım taşlarında sarı benlik duygusu kuş sinek veya bir bulut ne kadar çabuk geçiyor acil siren çığlığını rüyasında duyan için hız şimdilerde tam bir fiyasko elini sıkıca saran çocuğuna bir şey söylese söyleyebilse de üzülmese bir sevginin nasıl çatladığını anlatabilse belki de kalbi durmayacak ambulansın ayak uçlarını birleştirerek çoğalıyor sürüler her parmak hazzını kendi tırnağına kazıyor gölgeleri kanatıncaya kadar geçiyor zaman eskiyor şiir eskicinin koynunda. |
kutlarım