Giz düşümü
Geçmişten geçmeyen bir geçmemiş ile geçiyorum sensizlikten;
Y/aralı bakışların bağrına saplanmış koyu hicran gibi sözlerim... Biraz yitik cümleler ile kuşatıyorum devrilmiş aşk’ı üzerini. Devrik cümlelere musalla yaparak... filizleniyorum yaprak... yaprak... yaralarıma.. Ardım sus içinde.., içimde bir sus.. Dudakları, gönlümün alnına değen cümleler kanatıyor sol’umu En helalinden kanıyorum aşk’a: Zam/anı geldi galiba.. Gitmeliyim senden.. İçimde ki içinden... Gitmeye kurulmalı yalnızlık bulaşmış takatim Adımlarımın dermansızlığından geçiyor sızılar Yüreğimin dizleri kanamalı..../ Boğazımda düğümü nefesimi sıkan bir hıçkırık..; Kırık sol yanım ve baktığım senli tüm aynalar. Zannedersem adına yeni başlangıçlar koyuyorum..., Kırlangıç ülkesine göç bakışlı; Yeni başlangıçlar... Uçuyorum ruhum bir yastının uzunca okunan ezan’ı eşliğinde Sabahına ezan ile sela arasına yetişmez belki sensizliğim Öfkeli bakıyorum şehre.. Biraz öfkeli geçiyor rüzgar kirpiklerim den. Geceye düşüyorum.. Bir kalabalığın içinde, suret suret sure’leniyor ayetler ile bendim. Sonra seni görüyorum her baktığım canlının yüzünde Yüzün yüzüme değiyor her bir yerde Acıya kesiliyor bileklerim...Acıya...acıya... ’’acıya’’... Kan kusan sancıların mahsulünden topluyorum Esved bakışlarımın dehlizinden yükselen vaveylaları Bakma sen acılarıma, sana benzeyişlerini aldırma..! Alkış tutunulmadan izlenilmesi gereken bir sahnede Ölümlüyü oynayan aşk’ım ben...! Çığlıklarını duya biliyormusun rölümün Biraz ölüme benzese de, ölse de ilk nefes de Dirilmeler düşmüş gönlümün kafesine... Aşk belkide böyle bir şeydi değil mi? Ölüp ölüp dirilmeler şehr-i Adım ismi okunamayan kayıp bir şehir limanı. Adın içimde her gün yeni bir isim ile uyanan cenin Ölü sabahların kefenli gecelerinden ses ettim sadece sana Bana biz olamayan bendeki b/ize.... Serdar Özyanız |
A l k ı ş l ı y o r u m.........
Yürek sesin hiç susmasın
____________Saygılar