güneş seni sevmediğinde
Tanıyorum gözlerini ıslak kağıt misali
solgun yaz güneşine hasret beyaz bacaklı kadınları asla yıpranmayan uzuvlarıyla barda oturan. Kan titreten bir gülümseme sunuyorlar size… Dumansız gökyüzüne alışık değiliz kanalizasyonu tıkalı şehirlerde yatırımlarımız yok Bir yaz günü dışarıda yeni inşaatlar yükselir karnı tok kedi yalanır sen gölge odanda beklersin hep bir şeyin sonuna uyanır gibi... Duvarında ölü şairler yaşayan şairlerse ölmek üzere adı yok bu ateşin… Ağzı erkek dolu kadınlar oturuyor barda. bense işsiz ve kadınsız safi içki için oradayım ve meleksiz bir dünyanın ayrıcalığına içiyorum. Tanıyorum gözlerini ıslak kağıt misali solgun yaz güneşine hasret artık zevk almayan uzuvlarıyla kadınları beyaz bacaklarıyla barda oturan. Çalıyorlar etimden tenlerinde yürüdüğüm kadınlar sıvı halimi silip bir kenara atan… Bu yaz güneşinde ölüm kadar başka bir şey yok aklımda yaşlandıkça daha çok ölüyor insan ve zaman içinde ölüme alacak bir şey kalmıyor bir süre daha yaşarsam alacaklı bile çıkarım diyorsun… Boşuna ölmek için yaşlanmıyor insan… Kul olmak için yaratılmış tür Tanrı kendine olmasını bekler başka biri de kendine… Astılar ardından ateşe attılar giyotin denediler üzerimde daha sonra elektirikli sandalyeye oturttular son olarak zehirli iğne verdiler öldürme konusunda tecrübeliler yeni bir yol bulacaklarına eminim tanrıya fazla iş bırakmayanlar… Daha nereye gideceksin? Gideceğin yerde yine kendini bulacaksın. Ya geri döndüğünde kendini aynı bulacak mısın? |