Mezarlıktan Onun Penceresine Pazar Günüİhtiyar: Selamün aleyküm. Konuşmuycak mısın gene? Verdiğim Allah selamıdır. Poyraz: Aleyküm selam istediğin buysa. İhtiyar: Canın hiç konuşmak çekmiyo mu senin? Poyraz: Çok. İhtiyar: Konuş o zaman. Konuşalım. Alıyosun eline sigara paketini, cebine zula yapıyosun bi kaç paketi de buraya damlıyosun, saatlerce onun evine bakıyosun bu mezarlıktan. Telefondan da açıyosun o efkarlı şarkıları. Susuyosun. Yağmur yağıyo, güneş doğuyo, gece oluyo hep burda mısın sen? Poyraz: İşten çıkınca geliyorum. İhtiyar: Bu kafayla çalışıyosun öyle mi? Nerede çalışıyosun. Poyraz: Mermer fabrikasında. Bi iki hafta oldu. Vardiyalı bazen gece, bazen gündüz gidiyorum. İhtiyar: Yorulmuyo musun? Poyraz: Evdekilere para lazım. Borç var. Hem buraya gelince dinleniyorum. İhtiyar: Hiç uyumuyo musun? Poyraz: Uyuyamıyorum ki. İhtiyar: Bugün de çıkmadı mı pencereye? Poyraz: Bi ara babası balkona çıktı, sigara içti. Annesi de iki saat falan önce kapalı balkonun penceresinden baktı biraz, sonra ordaki pencere kenarında oturdu. Sonra da başka odaya geçti heralde. İhtiyar: O? Poyraz: Çıkmadı. İhtiyar: Neden geliyosun da duruyosun o zaman burda boşu boşuna onun haberi bile yok burda olduğundan. Poyraz: Onun haberi olsun, pencereye çıksın diye gelmiyorum ki. Ben onu onsuz sevmeyi, o olmadan onunla mutlu olmayı öğrendim. İnsan yakını öldüğünde mezarlığa gelmiyor mu? Geliyor. O ölmedi tamam yaşıyor, ama ölmüş gibi bişey benim için. Çünkü onun yanına gidip onunla konuşamıyorum, onu göremiyorum, eski mutlu günlerimize dönemiyorum. Onunla beraber olmamız artık güneşle ayın aynı gecede doğması kadar imkansız. Facebook diye bişey var bilgisayarda. Oradan girip onun resimlerine, ne yapıp ettiğine bakıyordum. Beni oradan da engellemiş, engellesin. Benim hayalimdeki yüzünü, yaşadığımız o günlerimizi, anılarımızı da benim kafamdan, şuramdan engelleyemez ki. Ona gücü yetmez ki. Ben buraya gelip saatlerce tek başıma oturup, onun evine bakıp, sigara içip, telefondan açtığım şarkıları dinleyip kafamda onunla oluyorum. Bu da beni mutlu ediyo. En azından onun yaşadığı, uyuduğu evi görüyorum hem de tam karşıdan ve buna da kimse engel olamaz ki. Hiç bişey yapmıyorum ki. İhtiyar: O mutlu mudur peki sence? Poyraz: O bari mutlu olsun. Mutludur heralde. Ben varken mutlu olamayan ben yokken mutlu olsun ki bi boka yarasın gidişim. O kolay unutur zaten beni. Üniversite de öğrenci. Daha okulunun bitmesine üç dört sene var. Okuldu, dersti, arkadaşlardı derken zamanını geçirir, kendine kendini eğleyecek şeyler bulur. O kolay unutur hayallerimizi. Belki de bi başkasını bulur zamanla, belki de bulmuştur bilmiyorum. İhtiyar: Bulursa? Poyraz: Bulacak tabi. Gerçi bana sen olmazsan ben kimseyle evlenmem, evlenmiycem ölene kadar diyordu hep ama tutamayacağım sözler vermişim der geçer. O çok kolay çiğner anıları da verdiği sözleri de hatta ettiği yeminleri de. En fazla tutamıycağım sözler vermişim der, yanlıştı der, falan der filan der geçer. O kolay geçer, benim yüzüme konuşurken böyle kolay geçmişti. Hem sevgi sevgiyle kalsaymış tavuk cücüğünden mi ayrılmıyomuş neymiş anası öyle diyomuş. İhtiyar: Sen neyini sevdin bu kızın? Poyraz: Bilmiyorum ki. Hem öyle bişeyini sevmiş olsaydım sevmiş olmazdım ki. Sevmek öyle sorulduğunda şunun için sevdim demek değil ki. Sevdiysen tarif edemiyosun, değişik bişey. Bilmiyorum ki. Ben burda bu şekil mutlu olmayı öğrendim. Bu ne kadar devam eder, naparım bilmiyorum. Hayat benim için bombok geçiyo biliyorum, ben de biliyorum bi insan böyle yaşamaz ama napıyım içim burada rahat ediyo. En son gün seni çok seviyorum ben dediğimde o da senin gibi sormuştu neyimi seviyon diye. Bilmiyom dedim. Saçma dedi. Ben dedi senin daha dindar namazında niyazında olmanı istiyorum sen olmuyosun falan dedi bi sürü şey dedi zaten çoğunu o kafayla duymadım bile. İnsan o an; sen ilk gelip benim karşıma çıktığında beni deliler gibi sevdiğini söylerken ben namaz mı kılıyodum senin şimdi önüme sürdüğün gibi birimiydim ki lan diyemiyo ihtiyar. Kendileri çok dindar, ailesi de özellikle de ablası. Ne olursan ol yine de gel demiyo mu dinimiz ihtiyar? Diyo. Ama bunlar o kadar dindar ki bana yolun yarısında sen gelme dediler. Herkese ne olursan ol yine gel diyen dinin insanları bana sen gelme dediler. Ben de zaten onun bahsettiği kadar değilim ki. Ben de müslümanım. Tamam namazımı her zaman kılmıyorum ama onlar dinini dört dörtlük yerine getiren müslümanlar mıydı? Dinin hangi yerinde yazıyodu ki sevenlerin arasına girin, işlerini bozun diye? Bilmiyorum ben ihtiyar. Pantolon giyiyodu ama eşarp çekiniyodu. Buna pantolon giyme hep etek giy dedim. Bişeyi yapıyosan tam yap dedim. Bana sen bana emir veriyosun beni sevdiğinden değil, istediğini yaptırmak için yapıyosun bunları, emir vermeye alışmışın sen ondan falan dedi. Düğünlerde oynuyomuş oynama oynamanı istemiyorum hem dinimizde de başka erkeklerin karşısında oynamak günah değil mi deyince de hopladıydı. Bunun gibi bi sürü şey. Ama iş bana gelince ben yanlış adamım, ben onlara göre değilim. Mutludur şimdi tabi. Niye mutlu olmasın ki. İhtiyar: Yeğenim ben cahilim pek bilmem ama benim bildiğim tek şey katiller katili olduğu insanı unutamazlarmış. O belki şimdi kolay unutur seni ama aslında unutamaz. Kendini kandırır. Poyraz: Beni kaç kere kandırdı, biraz da kendisini kandırsın. Benle beraberken bigün aramız kötüydü gitmiş internette hiç tanımadığı bi erkekle konuşup gönlünü eğlendirmiş Ben bunu gözümle görüp bunu bile unutmuştum. Buna bile göz yummuştum. Ama çok seviyorum dediğimde ona o bana alışkanlıktır geçer deyip geçti gitti. İnsan çok severse kör oluyor ihtiyar. Benimki ona göre alışkanlıkmış. Kiminki alışkanlıkmış ayrılınca belli eliyor. O hayatına kaldığı yerden aynı düzende devam ederken ben mezarlıktan onun boş pencerelerine bakıyorum. Benimki alışkanlık olsun ihtiyar. İhtiyar: Takma kafanı desem boşa gidecek sana. Poyraz: Herkes takma kafanı diyor zaten. Annem, ablam herkes biliyordu onu evlenicem kız diye götürüp tanıştırmıştım hepsiyle. Onlar da diyor takma diye. Onlarla tanıştırmam bile sevgimden değilmiş ona göre biliyon mu? İhtiyar: Öyle mi dedi? Poyraz: Madem öyle sanıyodun öyle diyodun niye geldin, niye benimle o kadar beraber oldun, gezdin tozdun, bişeyler yaşadın desem onun da suçlusu ben olurum. Kesin benim bi bok yemişliğim vardır. Nasılsa ayrılınca herşeyin suçlusu ben oldum ona göre. Köyden gelmişte o, safmışta, ben kandırmışım onu, saf bu demişim de kanına girmişim de. Lan insafsız sen çıktın ya benim karşıma sen kendine aşık ettin ya ben kendi halimde tiyatromu oynuyodum mutluydum geldin sen kanıma girdin ya diyemiyo insan. Desem ne farkedecek ki ona da bi cevabı bi bahanesi vardır zaten. Ya söz verdi bi sürü niye durmadın sözünde dedim de. Bana tutamıycam sözler verdim dedi geçti ya. Ben onun bi sözüne onu tam beş sene beklemeyi göze almıştım ihtiyar. İhtiyar: Bi sigara versene. Bende de şarap var içesin varsa. Poyraz: Ver ihtiyar. İhtiyar: Az içmiştim ama yani için çeker mi diye diyorum. Poyraz: Senin ağzın bu hayattan temizdir ver. Ben ne boklar yemiş adamım onu mu içim çekmiycek. İhtiyar: Sen tiyatrocumuydun? Poyraz: Bundan üç dört sene öncesine kadar yani o karşıma çıkmadan önce. İhtiyar: Keşke gene oynasan insanları güldürmek güzel şey. Poyraz: Beni kim güldürecek. Hem niye güldürüyüm ki insanları. Şuram çok acıyo benim ihtiyar. Bu kalp ne pis bişeymiş. Geçmez mi bunun acısı? İhtiyar: Durunca geçer heralde. Poyraz: İnşallah. Durunca da geçmediğini düşünsene kabirde bi de bu acıyla hiç durulmaz be ihtiyar. İhtiyar: Muhabbetin güzel aslında ama hep konuşmuyosun. Bak ne güzel konuşuyosun konuşunca. Poyraz: Bazen diyorum ki şimdi bana ölmüşüm gibi davranıyo, beni yok sayıyo ya. Acaba gerçekten ölmüş olsam, öldüğümü de o duysa. Acaba azıcık olsun öldüğüme üzülür mü, ağlar mı? İhtiyar: Sen öldükten sonra nolacak ki o üzülmüş olsa, ağlasa? Poyraz: Bi bok olacağından değil de insan merak ediyo ihtiyar. |