aydınlıkgüneşin ağzından şorlayan mağma dünyanın saçına kar olur yağar iki adım gelse cehennem ama tam durduğu yerden cennet yaz bahar kalbin kafesinden çıktığı bir yer beynin merak denizinde gemisi dün izi höyüğü kazıyan rüzgâr yarına yol açan sakin su sesi yasak; bellekte eskimiş bir sözcük suda sudan bir sandıkta kilitli aydınlık göklere inen özgürlük tanrıyı çocuklaştıran ayetli korkuyu körelten çocuk bahçesi aşka giydirilen gölgeye ışık ne gölgede bodur, ne loş gölgesi bahçesinde duvarlar bile aşık her renk ikliminde güneş rengidir her soyu yaratan aynı fırtına ırk çelik zırh olsa kışında erir insandan çıkar, soykadır şeytana simsiyah bir işkenceden doğan nur kan kokulu acılardan bir bebek güneşten yere dek dizilen mumdur yıldız sağmak için verilen emek yanıltmasın bu tutulma bu acı bu aydınlık daha dünkü bir çocuk say aydınlık, ölümsüz gün ağacı düşen bir yapraktır, duran tomurcuk ömer faruk hatipoğlu (kıyı, sayı:... , 2007) |
tebrik ve saygımla