yüzüm ateşin ülkesiyüzüm acıdan acıdan pişmiş toprak akar içinden iki nehir iki göz iki çeşme ağlar içli kız dicle lori deli fırat çağlar çağlar geçirdi yüzümde kavını hurri’den guti’den alıp kawa’nın yaktığı ateş yanar durur iki nehrin arasında ateşi sular- köpük köpük körükler dinle! neler fısıldıyor alev alev höyükler güneş her sabah kapımızı çalan tanrıydı içimizden biri dört yönümüze doğar batardı içimize nemruttan alında secdesiz dövme ne tende ter ne canda telaş dua gibi avucumuzdaydı demire okuduk,ocağa üfledik ‘inme’liysek de dağlara yürüdük dağlar bulut kubbeli tapınak kitabı yok kitabında yakmak ateşi meşalede,ateşi çoban ateşi bu kazanının altı köy orman bu üstü insan cehennem bugünün işi kimsin diyorsun ya tozunu al yüzümün altında mezopotamya cennetin doğduğu yer tanrı burdan çıkardı cennetin örneğini ve dedi başka cehenneme gerek yok sizinki iki dünyaya yeter aşk burdan kovuldu ilk, harlandı mısır burdan çaldı ateşi bir tümülüsün kör penceresinden helene satarken gördümdü tuncu gördüm buğdayı atı kırbacı gördümdü yüzüm mezopotamya ateşli uykular altında altında nabzı atan höyükler kanatmadan açarsan bir harita bulursun bir gemi yalvaç işi nuh nebîden açıl yüzümden geçmişe doğru açıl ki yüzünü bulursun göğe güneşe doğru yüzüm cennet-cehennem yüzüm anadolu’dur . . . . . . . . ateşi samanla örten duman için sis çağırır ömer faruk hatipoğlu (AUY, y sanat, 2006) lori : ninni ; hurri ve guti :eski mezopotamya halkları |
tozunu al yüzümün
altında mezopotamya
cennetin doğduğu yer
tanrı burdan çıkardı cennetin örneğini
ve dedi başka cehenneme gerek yok
sizinki iki dünyaya yeter
sadece bu bölüm bile başlıbaşına bir şiir, kutluyorum içtenlikle...