ANNE...
çarmığa gerilen isayım anne,
küskün yalnızlıkların mahşerinde, apaçık devşirme tutkuların yitirdiği, ve kapkaranlık isyanların şafağındayım.. bulutlar beni soruyor anne, yağmurları yetim, şehirleri öksüz bir mevsimin adını haykırıyor, tutki ömrüm tutanaksız bir suskunluktur şimdi, tel örgüler şarkılarım, nedir bu anne, kabusların sisli gözlerindeyim, kanlı bir geçit sabahlar, ve tükeniyor gibiyim gece vardiyası aşklarda... dahası,tütünün gri tonunda ağırlaşıyor ruhum, geri dönüşü olmayan kavgalar var düşlerimde, bir çocuk var yanıbaşımda, ve ağlayışı yedi yaşında bir deprem.. kargaşanın tam ortasında savaş gibiyim, ölülerin yüzünde cinayete benzer bir resim, ve gözkapaklarına kazınmış acımsı şiirler çırpınıyor.. umutlarımı kimler çaldı anne, siyah renkli adamlar neden ışıkları kapadı, sözcükler neden hep ayrılığı gösteren bir levha gibi, kısa bir masalın içinden geçiyor... beni yargılayan bu yorguluğum çok eski bir mevzu sanırım, kaybolan cesaretim,yüreğimin mahkum sesi, derlerki,büyüdüğün kadar yitiriyorsun anne, bende yitirdiğim kadar büyüdüm, artık umudun seyrine düşmeliyim anne, ve yaşadığım her cümlenin, hecelerinde tanrıyla konuşurum anne... |
Gerçi, bölümlere ayırlıp sunulsaydı,
tema dağılmaz, okunurluk daha kolay kılınabilirdi
ama şairin tercihidir nihayet, eleştirmiyorum , nedenini anlamaya çalışıyorum,
yanlış anlaşılmasın da :)
Paylaşıma teşekkürüm, kaleme saygım ile
tebrik ederim.