GİZLİ
Bir “beli” dedim ki, ben benden oldum,
Bilmezdim, içinde belalar gizli. Serapta gezerken, şarabı buldum, İçtim ki, içinde cefalar gizli. Başımı döndürdü, bade apansız, Bir yola sürdü ki, yer yok; kapansız! Gitmek yürek ister, dönmek imkânsız, Zulmetin içinde Safalar gizli. “Eli boş gidilmez” diyorken yâre, Aşkım müflis etti, kaldım avare, Çaresiz; umutla ararken çare, Dertlerin içinde devalar gizli. Güneş batmış, ay doğmamış, yıldız yok, Gözler fersiz, zindan gibi, korku çok, Kalp yerinden fırlamaya hazır ok, Karanlık içinde Lemâ’lar gizli. İlk baştaki vahi “oku” emri ya, “Süleyman kuşdili bilir” dendi ya, Bu dille konuşmuş, cümle enbiya, Sözlerin içinde manalar gizli. Kılavuz olunca, Nuru Muhammet, AS O zaman ortadan kalktı muhannet, Aşka uşşak etti, bizi her cihet, Bir gönül içinde semalar gizli. Dünkü biliş, bu bilişe uymuyor, Kör olan görmüyor, sağır duymuyor, Zat’ına erenler varlık koymuyor, Fenanın içinde Bekalar gizli. Ervahı âlemi geze bilirsem, Sırrı ilham olur, sezebilirsem, Rabbim izin verir, çöze bilirsem, Yaralıda nice, imalar gizli. Mayıs 1999 |
O müstesna yürek hiç dert görmesin.
Saygılar...