- İki odalı evimizin Gam tüten bacasına sar beni Büyüdükçe küçülelim abla…-
Kader çizgimizde volta atıyorum bu gece Büyüdükçe büyüyor keskin virajlı yollar Uzun, engebeli, puslu… Gecenin gür çığlığı vururken pencereme Küçük kızın avcundan topluyorum Yıldızların s ö n ü k ayinlerini
/Matlığın soğuk yüzü değiyor anılara İç sesimin çatallaşması tütünden mi dersin? Uff abla, korkma kanser olmadım henüz/
Kahpe feleğin çemberinden geçmiyor yüreğim Sil baştan yazılmıyor kader denilen Boyun eğiyorum yazgıma hesapsızca
Senli yolların dikenlerine takılıyorum Parmaklarımın mürekkebi kan yazıyor Tahta yatağımızdan devriliyor umutlar Yastık altı düşlerimiz kefene sarılı Son duamızı etmeden gömülmüyor kara toprağa Ellerini kaldır göğün alnına abla Mazinin rahmindeki ceninlerin ruhuna Okuyalım üç defa El Fatiha… Peygamber gülünü ben dikerim başucuna Mezar taşını sırtlanırken omzuma…
Seni düşünmek hançerle gezmek gibi Durgun bakışların çoraklaşıyor sol yanımda
Kelepçeli gezdik senelerce, Hayatın efendiliğinde mahkum… Kurallara uymak için çabalasak da koptu film bir yerde On dokuzunda gelin olmuş giderken sen, Ve mutlu olduğunu sanırken, gülümserken Ben biliyordum abla, duyuyordum kalbinin bozuk ritmini
İkinci bir fırsat vermedi hayat bize İlkini kaçırmanın ezikliğiyle kabullendik kaderi Okul sıralarında pek iyiyle geçtik bütün sınavları Peki ya yaşam sınavı? Bir tek onu kaybettik ablam, tükendi gücümüz Yenildik…
Hani eskilerinde saklıydı büyümüşlüğüm Her giyişimde sen kokuyordum küçülmüşlerini Şimdi gözlerin var üzerimde, iki beden büyük gelen Taşıyamadığım, kaldıramadığım onlarca yük… Elâ gözlerine her bakışımda rengi kavururken içimi Derinlerinde kayboluyorum Boğuluyorum sükûnetinde çığlığının…
Yırtık bir leke oluyorum esmer çocukluğumuzda, bir nokta Halbuki noktayla başlamaz hiçbir cümle Başlamadan bitmez hayat döngüsü Virgülsüz yaşlar bıraktın mazinin penceresinde Silindi buğusuna çizdiğimiz pembe boyalı evimiz
Görmediler ablam, duymadılar Çok oldu İsrafil Sur’u üfleyeli Nicedir nehirler kızıl kan akıtmakta Gece gündüze karıştı, gündüz göğe saklandı Her yerde yüreğini yiyen ayaklı cenazeler… Biliyorsun ablam, duyuyorsun Bugün günlerden k ı y a m e t e r t e s i
Yaşayamadıklarımızın boş vermişliğiyle avunuyorum zindan gecelerde Sonra bir fotoğraf karesi geçiyor gözlerimin önünden Kavganın ortasında sarılırken birbirimize Annemin mor gözlerine saklıyoruz kalbimizi Ben hep orada kaldım abla, Sen hep sığındın mor halkalara Biz yüreğimizi bıraktık h a y a t k a v g a s ı n d a…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kıyamet Ertesi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kıyamet Ertesi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
nasıl bir şiir,nasıl bir duygu seli,nasıl bir kıyamet,israfil sura üflemişte herkes ölmüş haberleri yok.hatırlattın işte bize, okuyan her yürekte bir yer edinerek,anlattın bir şiirden öte duyguyla ,sardın bir yanımızıda yaralayarak. bazen ok ok saplandı,bazen duru bir ırmak gibi aktı,bazende düşündürüp büyüttü küçüklen yanlarımızı. her şiirini beğenerek okuyorum,ama bu şiirde yaralandım. yüreğine güzelliğine kalemine sağlık.sevgilerimle..
Hece şiirleriniz gibi serbestlerde de tefekkür ettiren, insana farklı boyutları hatırlatan ve şiir hazzı yaşatan, duygusuyla anlatımıyla mahir kaleminiz olduğunu söylemeliyim... Kıymetli kardeşim, böylesi imrenilecek şiirlerden dolayı çok teşekkür ediyorum... Selam ve saygı ile...