Ağzımda narin bir kelebek ölüsü,Tek tabancayım, Baruttan yapılmış bir öfke taşıyorum Öyle olur olmaz şeylerden korkmuyorum, Bütün dağlar benim, Şehir ürkütücü bir yalnızlığı yıkarken düşlerime Ağzımda narin bir kelebek ölüsü, Çığlıktan dudakları uçuklamış çocuklara Sığınak yüreğim, Birde başucumda Kerbela, Süt yerine kan içtiğim oluk Ah bedenim Bir dervişin halvet hallerine tutulmuş yangın. Çölde ceylan vurur terim Günüm düşmez güneşe, Ben bu ömrü nasıl sığdırırım Yusuf, suz kuyulara Bela Kaf dağını beklemez Ankalar düşerken yastık altlarına, Dudaklarıma payidar Bir ağ örmeliyim mağara önlerinden, Bıçaklarla yarılan tufanın ağzından Bir gül koparmalıyım sevgiliye Başucundayım, Kendini ölüme adamış adamların Ne yoksulluğa yerinmişler, Ne sevinmişler zenginliğe, Mertliği damıtarak Çiğdem görmemiş kentlere, Kanlı sınır boylarında Kaçırmamışlar uykularını, Şimdi çık Dağıstan’a, çeçenya dağlarına, En yüksek kayalarında Şamil’den utanıp uçmaz kartallar Siz şekerden tanrılarınızı yiyin hubelin torunları, Benim hüznüme, havada kuş Irmakta balık iştirak eder, Dağda kartal utanır benden Azıcık uzatsam korkularımı gölgeye, Denize at süren binlerce Fatih gelir kıbleden Ne zaman Kıblesiz bir rüzgâra takılsa gülüşlerim Ötüken’den Estergon’a Kürşad’lar dökülür yollara Doğunun feryadı yanan ırmaklar döker içimize, Keyfin estetiğinde kaburgaları kırılmış batı Ağzımın kıvrımlarının uzaklaştırılırken Hıra Mavi bir yalnızlık eşlik eder eşkıya yaralarıma. Uzun kâbuslar düşer ürkütülmüş sabahlarıma, Kim temizler alfabemi Uçurumlara miras kalmasından. Her yusufçuk masalından Mazbatamı aldığım günden beri, Gökler kurşun yarası, Barut kokusu yerler, Kaçıp giderken ceylanlar gözlerimden Bir muamma çığlığında Yüzüme patlayan menekşeler olmasa hani. Kirli bir zamanla hemhal oluşuma, Amele olur sadakatsizlik. Kaç duvar yıkarız böyle, Ekmek ve özgürlük kavgasında Sen adına ziyanı yok dersin, Ben nefes almadan seğirtirim zemheri işgaline. Martılar büyürken uzayan saçlarımda Başkaldırı şiirlerim nakarat olurken Yunus Emre dilli çocuklara. Göğsüme ürkütülmüş rüyalardan an gelir daralırım, Gömleğimin yakasına bağdaş kurup oturan haydutlarla savaşırım, Bu şehir ahalisinin efendileri kundaklarken soframızı, İn cin top oynar yağmurlarla kesilirken başımız Biz hala emr-i bil maruftayız Takarız yıldızları ahizesine göklerin. Asılmış bir adam silüyeti düşerken çatıların kefenlerine. lütfi kireçci 28 mayıs 2008 |