ZAMANDA YOLCULUK
Ordaydım
Hatırlıyorum Dolaştım parkları bahçeleri, Oyun oynadım sokak aralarında Kanadı dizlerim Kaçmak ya da sarılmak için koşarken. İmrendiklerim Ama sahip olamadıklarım vardı Kesilmemiş tırnağın, Tamamlanmamış ödevin utancıydı yanaklarımızı basan kırmızı Bir de rugan ayakkabıdaki; Yanıbaşına koyularak uykuya dalınan. Geçtim ağır zamanın içinden Şimdi bakınca koşar adım. Gözyaşlarım biraz daha nemli Ve hala masumdu. Ağır basan korkuydu zamanda Her şeye karşı, Öğretilmiş: -Ki nasıl korkmazdı analar her gün genç bir fidan kırılırken duyulan çıt sesinden? Ki nasıl korkmazdı o genç fidanlar meyveye durmadan kırılmaktan?- Hayaller elle tutulabilir ama gerçekleştirilemezdi. O kadar büyümemiştik ki! İsyanlar hep bastırılarak İçimizde patlamak zorundaydı. O patlayışlarda sesimiz ancak kendi yaralanışlarımızın iniltisiydi. Cahilce bir cesurluk geldi ardından Atıldık neyi seçtiğimizi bilmeden bitmeyecek o kavgaya Eşti, işti, şehirdi... Ve belki de Çok sonra öğrenecektik Hayat çerçevenin içindeki resimdi. Ve çoktan yarısı tamamlanmıştı resmin: Değiştirilmesi iz bırakacak renk tonlarıyla. Farkında olmadan yaptığımız resim Tuttu bizi etetklerimizden. Hayat bir daracık pencereden görebildiklerimizdi bazılarımız için Bazılarımız içinse O pencerenin dışına çıkabilmek. Burdayım. Yaşıyorum. Kaç zamandır annemin sesi değil beni uyandıran, unuttum. Kaç akşamdır babama açmam kapıyı elindekileri almak için. Kız kardeşimle kavga etmeyeli nice oldu şöyle ağız tadıyla Ve artık beni de ziyarete geliyor küçükler bayramlarda. O kadar yaşlanmadım oysa ;) Elbette ’keşke’lerim, pişmanlıklarım Aflarım, müebbet cezalarım var Hesabını veremediğim bazı yaşantılarım.... Kör atılmış adımlarımdan Başka ama daha bilinçli kör adımlara (!) Yenilerini ekliyorum. Bu kez ben yavaş Zaman koşar adım. |
Hikmet YUURDAER