En Çok Onu Özledim 1915
Koşa koşa geldik bu topraklara
Adım Mehmet’ti. Doğduğum topraklarda, Hacı Muhammed’in oğlu derlerdi. Benim yaşım yirmi beş civarı vardı. Daha gençtim. Söylemesi ayıp, Bayağı da yakışıklıydım. Küçük ve yalnız köyümüze askerler geldi. Harbin başladığını duyurdu. Bağıra, bağıra... Eli silah tutan herkesi harbe çağırdılar. Düşman harekete geçti, beklemez dediler. Analar telaşa düştü yavruları için. Ne de olsa harp vardı, Tüm askerlerin avucuna kına yakıldı. Annem sarıldı bana, ağıtlar yaktı. "Ölüme göndermem" dedi kuzumu. Babam harpten geri gelmemi, görmez oldu lüzumlu. Gâvur silahlanmış yürürken bu topraklara, Çamura bulanmış ayaklarımla giderim harp meydanına. Helalık aldım ağlamaktan helak olmuş anamdan. Koyuldum sonra yola , dostlara Allah’ın selamı kelamdan. Daha varmadan harap olmuş sipere, Geldi kan kokusu burnuma. Silah ve birkaç mermi verdiler. Bir de kör bıçağı tüfeğime taktılar. Yüzlerce mermiler geçerdi başımızın yanından. Yanımdakiler aldırmaz buna, ateş ederlerdi. Yolunu şaşıran mermi, sol omzuma isabet etti. Siperlerin içinde ölmüşlerdi Seyit Onbaşı’nın arkadaşları Toprak emmeye yetmezdi kutsal kanları. Ve bir top patladı ! Uzun süre kulaklarım duymadı. Tek gördüğüm; kol, bacak, parmaktı... Başımı bir an olsun çıkardım siperden. Kana bulanmış denizi gördüm ve büyük bir gemi batmaktaydı. Seyit Onbaşı başarmış olacaktı ki, Mayınlar da ardı ardına patlamaya başladı. Mermiler bitmişti. Düşman hücuma geçmişti. At üstünde biri geldi dörtnala koşup. Süngüleri takmayı ardından da yatmayı emretti bize. Düşmanın yere yattığını gördüm ve bir mermiden daha kurtuldum. O kadar yaklaştılar ki bize, Mavi gözlerini gördüğüm askere, Gün ağarınca saplayacaktım bıçağı. Selamlaşmak, bir cigara yakmak, muhabbet etmek isterdim onlarla. Ama biz sustuk, süngüler konuştu. Hem de kör süngüler... Ve ölülerden çok sinekler! Haber saldılar dört bir yana "Destek tez zamanda gelecek" diye. Böylece kırılmış siperler yenilenecekti. Ölenlerin yerine, Desteğe gelenler geçecekti. Uykusuz ve susuz geceler geçti. Desteğe gelenler; Daha onbeşinde yiğitlerdi. Güneş doğmaya başladı artık. Gün aydınlandı ve mermilerin türküsü çığırmaya başladı. Bir an durdum ve düşündüm. Ölürsem, Muhammed oğlu Mehmet yazacaklar mezarıma. Sonra; Omzumdaki kan durmadan, Bir mermi daha yedim şakağıma. İlkten dizlerimin üstüne çöktüm. Sonra alnım toprağı kucakladı. Ben Mehmet’tim. Yere düştü bedenim. Vatan toprağı olurken canım, vatan uğruna Eli öpülesi anamı isterim. En çok onu özledim. |
Bugün anma töreni vardı tüm mülki amirlerin katıldığı
öğrenciler tiyatro hazırlamışlardı
çok bilmemize
çok okumamıza
çok görmemize rağmen
yeniden
yeniden yaşıyor ve duyumsuyorum
"Çanakkale"
bir inanışın
bir imkansızlığın
bir sewdanın yeri
ruhuma giydirdiğim insan elbisesi
şiiriniz bana bunları yazdırmışsa
yüreğime değmiş demektir
zira anlatımınız
çok samimi
çok içten
su gibiydi
bu vesile ile ruhları şad
mekanları cennet olsun
dualarımla
teşekkürler şair
sağanak için
saygıyla