ben en çok gemilerin gecikmelerini severdim bir de paçalarımın ıslanmasını dalgaların yüzünden kıyılarda gezinirken
bakma yüzüme yüzümün ıslanmasını da severdim aslında deniz kabukları ararken akşam olmasına yakın sümüklü böceklerle buluşmayı hiç sevmezdim
ellerim benim değildi o zamanlar hep o kandırıkçı mızıkacının paslı mızıkasıydı eksik notalarıyla her müziği çalan ya da uçurtmacının bilmediği her yola giden uçurtmalarıydı yarı kopuk kuyruğunu düşürmemeye çalışan
işçiye benzerdi bazen yaşlı bir kadının taşıyamadığı valizini beklerdi gidemeyeceğim uzak yerlere parmak izlerimi yollardım
ve ben en çok güneşin geç batmasını severdim bir de ısırgan otlarının ellerimi acıtmamasını
dört duvarımı denizle kaplamışlar azizim önüm arkam sağım solum sobe ellerimi ne zaman gözlerime götürmek istesem tuz kaplıyor tuzaklarımı ne zaman kapatsam gözlerimi mızıka çalıyor içinde deniz böcekleri dalgalar güneşleniyor içinde sereserpe...
yine geç geliyor uzaklardan bir gemi paçalarım zaten ıslak bir uçurtmanın kuyruğuna asılıyorum güneş batmamış gibi üzümler görüyorum asmaların üstünde asılı
uçuyorum... az ilerdeki fırından burnuma yanık ekmek kokuları geliyor dün ölen komşu dede üç tekerlekli bisiklete binmiş el sallıyor bayır aşağı...
siyah üzümden beyaz şarap yapıyor kızıl saçlı kadının biri benim güneşimi kumbaraya atmaya uğraşıyor bir çocuk
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Önüm Arkam Sağım Solum Sobe şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Önüm Arkam Sağım Solum Sobe şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
resim seçimi bile bazen şiire verilen ciddiyeti gösterir. önce bu düzen ve titizlik için teşekkür ettim.
şiir ise iyi düşünülmüş ama iyi aktarılamamış gibi geldi bana. sakın kötü filan almayın sadece bazı kavramlar birbirine çarpmış az bunaltmış şiiri. mesela benzetileri kendileriyle yapmak yorar etkisiz kalır deme o biraz da.
''mızıkacının mızıkası'' uçurtmacının uçurtması'' gibi . bunlar daha değişik tamlayanlarla anlatılabilir miydi bence evet.
fakat bir final yazmış ki şâir;
''siyah üzümden beyaz şarap yapıyor kızıl saçlı kadının biri***** benim güneşimi kumbaraya atmaya uğraşıyor bir çocuk
ya karanlıkta kalırsak azizim''
yani ne denir ne istenir ki dahasından. beğenimin büyükçe paydası onadır.
ve şâir bunları kaydedin adınıza derim. pırlanta gibi cilalıdır bana göre...
yazdıkça çıkıyorsun su yüzüne ama bendende birşeyler var onların içinde.harikasın