Güneşin yakıp soldurduğu perdenin Esintide savrulan fütursuz kanadı Yüzünü yalıyordu hınzırca Umrunda mıydı sanki Kaç kez baktığı pencereden Uçsuzluğa başka bir gözle bakıyordu ilk defa Fırtınaya tutulmuş gibi titredi içten içe
Dalıp gitti yılgın boynunu bükerek Derin derin içine çekti sükûtu Üşüme sıtması aynı anda Bir kandili söndürdü ırak kentte Hüznü taşıdı tehirli yalnızlığına Yutkundu acı acı Genzini yakıp geçerken buruk tadı Yumuldu gözleri
Kıyasıya duygular tükenmişti bir bir ardına Hasat zamanını beklemeden Oysa tek dirhem tanesi için boğuşurken Gel-geç zamana aldanmıştı Çakıllı ovada
Gökten israflı yıldızlar oluk oluk döküldü Unutup taramaya üşendiği saçlarına Bu kez hiç birine göz kırpmadı Taşlaşmış yürek değirmeni öğüttü Bağıra çağıra Gürültüsü yırtı bağrını
Gövdesinden yarı kopmuş dal misali Sersefil büzüldü koynuna doğru Elleri korumak istedi Son gelecek sancıya karşı halini
Bakışları kilitlenirken Pusulası yön buldu dudağının kıskacında Hadi gidelim dedi gurbete usulca Bir ölüm sessizliğinde Arkasını döndü sılaya...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Z/amansız Ç/ağrı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Z/amansız Ç/ağrı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Güneşin yakıp soldurduğu perdenin Esintide savrulan fütursuz kanadı Yüzünü yalıyordu hınzırca Umrunda mıydı sanki Kaç kez baktığı pencereden Uçsuzluğa başka bir gözle bakıyordu ilk defa Fırtınaya tutulmuş gibi titredi içten içe
Dalıp gitti yılgın boynunu bükerek Derin derin içine çekti sükûtu Üşüme sıtması aynı anda Bir kandili söndürdü ırak kentte Hüznü taşıdı tehirli yalnızlığına Yutkundu acı acı Genzini yakıp geçerken buruk tadı Yumuldu gözleri
Kıyasıya duygular tükenmişti bir bir ardına Hasat zamanını beklemeden Oysa tek dirhem tanesi için boğuşurken Gel-geç zamana aldanmıştı Çakıllı ovada
Gökten israflı yıldızlar oluk oluk döküldü Unutup taramaya üşendiği saçlarına Bu kez hiç birine göz kırpmadı Taşlaşmış yürek değirmeni öğüttü Bağıra çağıra Gürültüsü yırtı bağrını
Gövdesinden yarı kopmuş dal misali Sersefil büzüldü koynuna doğru Elleri korumak istedi Son gelecek sancıya karşı halini
Bakışları kilitlenirken Pusulası yön buldu dudağının kıskacında Hadi gidelim dedi gurbete usulca Bir ölüm sessizliğinde Arkasını döndü sılaya...
Kıyasıya duygular tükenmişti bir bir ardına Hasat zamanını beklemeden Oysa tek dirhem tanesi için boğuşurken Gel-geç zamana aldanmıştı Çakıllı ovada ------------------------------------
O, Çakıllı ovadaydı gizem anlaşılan... Dalıp götüren imgeler ve betimlemelerle kaybolduk mısra aralarında. Sevgili şairem, tebriklerim ve takdirlerimle...
Bir gün yağmur gibi yağarsa umut çilentilerim kapkara bulutlardan ne kadar uzak kalsam da sana beni duyuyor anlıyorsun Bakma sen benim zamansız ve çağrısız seslenişlerime bu sevmek değil seni daha da öte.. Bir şiirimden alıntıyla yoruma katıldım kusur varsa affola..Değerli şiirinizi kutlarım saygılar...
Kıyasıya duygular tükenmişti bir bir ardına Hasat zamanını beklemeden Oysa tek dirhem tanesi için boğuşurken Gel-geç zamana aldanmıştı Çakıllı ovada
Gökten israflı yıldızlar oluk oluk döküldü Unutup taramaya üşendiği saçlarına Bu kez hiç birine göz kırpmadı Taşlaşmış yürek değirmeni öğüttü Bağıra çağıra Gürültüsü yırtı bağrını
Gövdesinden yarı kopmuş dal misali Sersefil büzüldü koynuna doğru Elleri korumak istedi Son gelecek sancıya karşı halini
Bakışları kilitlenirken Pusulası yön buldu dudağının kıskacında Hadi gidelim dedi gurbete usulca Bir ölüm sessizliğinde Arkasını döndü sılaya...
Fevkalade.Keşke keşke..yaşananlardan sonra sınırısız gurbete giderken rehbere kilitlenen gözlerle ;sonsuz maveranın derinliklerinde tüm günahlardan arınmış gel-geç zamanlarda yeşillere uzanabilsek...Ne bir rüya, ne de hiçlik veya ebedi suskunlukta..Ölüm ötesi hayatta.Gönlümün gizli kalmış köşelerinde sakladığım sevgimden bir demet sana...
Güneşin yakıp soldurduğu perdenin
Esintide savrulan fütursuz kanadı
Yüzünü yalıyordu hınzırca
Umrunda mıydı sanki
Kaç kez baktığı pencereden
Uçsuzluğa başka bir gözle bakıyordu ilk defa
Fırtınaya tutulmuş gibi titredi içten içe
Dalıp gitti yılgın boynunu bükerek
Derin derin içine çekti sükûtu
Üşüme sıtması aynı anda
Bir kandili söndürdü ırak kentte
Hüznü taşıdı tehirli yalnızlığına
Yutkundu acı acı
Genzini yakıp geçerken buruk tadı
Yumuldu gözleri
Kıyasıya duygular tükenmişti bir bir ardına
Hasat zamanını beklemeden
Oysa tek dirhem tanesi için boğuşurken
Gel-geç zamana aldanmıştı
Çakıllı ovada
Gökten israflı yıldızlar oluk oluk döküldü
Unutup taramaya üşendiği saçlarına
Bu kez hiç birine göz kırpmadı
Taşlaşmış yürek değirmeni öğüttü
Bağıra çağıra
Gürültüsü yırtı bağrını
Gövdesinden yarı kopmuş dal misali
Sersefil büzüldü koynuna doğru
Elleri korumak istedi
Son gelecek sancıya karşı halini
Bakışları kilitlenirken
Pusulası yön buldu dudağının kıskacında
Hadi gidelim dedi gurbete usulca
Bir ölüm sessizliğinde
Arkasını döndü sılaya...
Nezahat YILDIZ KAYA.
Şiirinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.