KİMSESİZLER MEZARLIĞI
KİMSESİZLER MEZARLIĞI
Şehrin uçlarında, kuş uçmaz kervan geçmez Bir kimsesizler mezarlığı var, adı gibi kimsesiz Bir ot bile gövermemiş, sağında solunda Yolcu da yok ki bir dua okusun, sevindirsin Ömür törpüsü yaşamlar yatar bu mezarlarda Ne çığlıkları duyulur, ne bir çıtırtı, gayet sessiz Kim bilir daha rahat yaşadıkları hallerinden Ara sıra bir köpek uluması bozar sessizliği Bir de bazen karınca öbekleri, bok böcekleri Alınmazlar, bilirler kimsesizliklerini, yokluğu Birde arada ölüme terk edilmiş eşekler bırakılır O zaman mutlanırlar, paylaştıkları var aynı kaderi Her birisinin benzer hikayesi var, değişen kelimeler Dün bir cenaze daha geldi, önde imam üç insan Hepsi doğruldu yerlerinden heyecanlı, merakla Kısa duası okundu, sonra kapattılar mezarını Misafire hoş geldin için toplandı kimsesizler sakinleri Dirilerden sordular, ne haldeler, nasıl durumları Konuşmadı yeni gelen, sadece süzdü tek tek göz ucuyla Bir mana okudu bir ölü, siz kendi yalnızlığınıza bakın Misafir gitti yattı, zebanilerin gelmesini bekledi Nasıl olsa günahkar, defteri kabarık biliyor yeri cehennem Yaşarken ne farkı vardı ki burada ne olsun, belli Akşam köpekler uludu, karıncalar hücum etti, Bir yaşlı, uyuz eşek daha getirdiler akşam vakti Eşeği de selamladı kimsesizler, kendileri gibi Bir çığlık koptu neden sonra, kadın avaz avaz Olurdu bazen, kimsesiz kadınlara burada tecavüz ederlerdi Yine bir kimsesiz kadının kanına girdiler belli ki Her yer kimsesiz, her taraf yalnızlıklar dolusu Bitirdiler adamlar işlerini, sadece sessiz bir ağıt sesi Bugün çok hareketli geçti, kimsesizler mahallesi Kadın ayağa kalktı kalan mecali kadar Yürüyecek gibi oldu, zorlansa da yığıldı yere Bir misafir daha geldi kimsesizler Kabiristanına Sonra anladılar kadın kimsesiz değilmiş Gelirken, karnında bir de çocuk getirmiş. Ali Bektaş / Ankara / 26.02.2012 |