ZULÜM.
ZULÜM
Kağıtlar hükümlü, kalemler tutsak; yazamıyor. Dirlik bozuk, haller perişan; zalime dur olmuyor. Biçare Yakarışlar, Gazap sarmış dört bir yanı, Sabır taş kesilmiş, Dualar zulmü bozamıyor. Feryatları duyan yok, sus olmuş dünya, duymuyor, Kelimeler vurgun yemiş, sükûnet her bir yanı. Konuşmak suç, susmak korkutuyor vicdanları, Bakıyor gözler, görmüyor; ten bedenden korkuyor. Ruhlar satılmışçasına, hissedilen şeytanın kolları, Melekler terk etmiş, Azrail kesmiş tüm yolları. Utanç ve onur dargın birbirine yüzlerine bakmıyor, Yollar tıkanmış, sevdaların bittiği, okyanusların çekildiği Hükümsüz bir beden kalmış, yüreklerin söküldüğü… Esrarlı gözler, sönük ve fersiz ; Anlam kalmamış, ölüleri bile kefensiz. Mağrur ile mağdurun son karşılaşması bu Bütün alevlerin, ışıkların söndürüldüğü Sıfatlar belli belirsiz gölgeler hakim, zalimin kazandığı Zulmün galibiyetinin bilmem kaçıncısı? Ufuklar dar, çocuklar doğmamış; Ana karnında bir ses Uykuları böler, Allah’a yakarışın can havli sancısı. Yok duyan, daralmış kainat, görmüyor sırlar alemi Bitkin, yorulmuş, sessiz sedasız kalmamış nefes Zalâm-ı Zulm her bir yan, seyrediyor karanlığın efendisi Tarumar haysiyetler ayaklar altında perişan Demir parmaklıklar dört bir yan, Konuşsan zulüm, sussan daha beter : yoksun sen Unutmak belki de bu olmalı, insana yakışmayan Utanmak neyine, sustukça sen bir yaşamayan. Denizler hüzünlü çöl, kıtalar deniz gibi göz yaşı Bir tek sen bihaber senden, utançlarınla yaşayan sen! Dil kurşun yürekte, dost düşman olmuş ezel derdinde Ar-namus hepten kalmamış, başka ellerde Susmak çare sanma! Yarın belki de sıra sende. Ali Bektaş / 15.03.2013 / 13;17 |