GELL,,
...
’’Atı alan geçmeden Üsküdar’ı.’’ elinde ki avucunda ki yok ve varı, içini kavuran yakan harı, bin bir renge boyayıp baharı... gelecek sen öyle gel./ . ak akçe kara gün içindi hani.. nede çok nasihat dinlemişken en babasından, nasırlı ellerden yediğin tokat yetmedi mi, nush ile anlamdığın tektir, yediğin kötektir!!! hala uslanmazmısın, anlamzmısın... vakit kıyam vakti, sen hala neden sendelersin... . eyyy leyli can...varmısın benle kaf dağına gelmeye, sağarken mezopotamya’da analar keçi ve koyunlarını, erkenden çıkarız yola palan pandıras... daha çiğ buhar olmadan gökyüzüne. . dağılmadan rızıklar, çekilmeden el ayak.. kuşlar bile almadan nasibini... varmısın yokmusun söyle yanmaya... bak bir daha demem; geliyormusun... . cann söyle, yardan geçmeye, uçurumdan yuvarlanmayıda alabilecekmisin göze.. martılar ağıt yakarken kuruyan denize... akan kanıma da ağıtlar yakmaya dayanabilecek sen gell!!! susacaksan hıçkırırken, bağırırken de sesin çıkmayacaksa gell.. üşürken yanacaksan gel. kanarken akacaksan gel. yanarken donacaksan gel, gell,yoksan gelme, varsan gel.. gel... yunus ça./ . |