BİR YUSUF MASALI
Hal bilmezi sevene “kalb-i nâlan” demişler,
Cefâkâr, bîvefâ’ya “nazlı cânan” demişler. “Sevdâ” demiş çekenler bu çilenin adına, Yüreğin sızısına “aşk’a bürhân” demişler. Yudum yudum içmişler hasretin kadehinden, O baldıran zehrine “bâde-i cân” demişler. Gözler uykuya hasret, yüreklerse bî huzur, Bir vuslat hayâline “kutlu zaman” demişler. Dil vurgunu yemişler kalbin tam ortasından, Sitemkâr olmamışlar, sabr’a “liman” demişler. Bir selâmı gelirse yâhut da bir sitemi, Hatırlanmak o katta “düğün, seyran” demişler. Mâşuk’a naz yaraşır, işve yaraşır yâr’e, Âşık’a sabır gerek “budur ferman” demişler. Yorgun düşmüş âşık’ın özlemle çarpan kalbi, Aşk’la yorulan kalbe “vuslat, derman” demişler. Eğer visâl olmadan duruverirse kalbin, Karşılarlar cennette “hûri, gılman” demişler. Yûsuf “iki cihanda arzum züleyhâ” demiş, “O’nu sana lütfetsin yüce mevlâ’n” demişler. Kalbi nâlan: inleyen kalp, inleyici Bî vefâ: vefâsız, hayırsız. Bürhan: işaret, delil Bâde-i cân: can yudumu, can sunan içki Bî huzur: huzurdan mahrum, İşve: güzelin gönül fetheden, gönül aldatan eda’sı. Mâşuk: sevgili, sevilen Vuslat: buluşma Visâl: kavuşma, Hûri: mümin erkeklere eş olarak yaratılmış genç ve güzel cennet kadınları Gılman: müminlere hizmet için yaratılan genç erkekler |