Dağ Çiçeği
Gün kılıcını saplarken
Kızıl akşamların arzına Yapraklarından süzülen damlalar sızlatır Toprağın serini. Geceler son bir türkü bekler nefesinden Sessizliğe ermeden önce. Kekik kokularına sarınmış hava tutsak düşer Ay ışıında yanmış rengine Burcu burcu kokunu çeker kuzey yıldızı. Sen Uzan semaya dağ çiçeği Tut yıldızların serptiği mutluluğu Toprağın çatlayan damarına yürü Serin dağ yellerinde öp Göz bebeklerinden havayı. Öp ki mis kokunla ışısın sabahlar Kardelen rengi şafaklarda buğulansın mahsunluğun. Sen Ey nazlı dağ çiçeği Turuncu bir bulut kaplarsa eğer çevreni Üzerine düşerse bir çift ıslak göz Herkesin seni koparacağı yerlerde Açmayasın diye. Sarhoş rüzgarlar dallarını kırmasın diye. Kuytu gecelerin koynunda can vermeyesin diye. Mevsim kışa dönüşmeden Umudunu süsleyen baharlarda Bükme boynunu diye. Ey,uzak dağ başlarında ürperen dağ çiçeği Hangi uçurumun kıyısında olursan ol Her zaman toprağında biraz umut Yedeğinde sevgi olsun. Yol ver öfken savrulsun Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın Güneşini sakın söndürme Toprak sarsın bedenini gömleksiz. Sen, hüznün kır çiçeği Sen mahzun dağ çiçeği Dağıt mis kokunu, gam yangınlarına inat Çocuk saflığında kal hep dal ucunda Hep öyle masum, öyle kırılgan, öyle titrek. Uğraşma boşuna, Seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Yüksel Beyocaktan |