REVNAK HANIM
...
Omzunda şalı Revnak hanım oturmuş gönlünün sundurmasına Bir yaşamın geçmişine sızıyordu Son fasıldan Güneşi saklamış bulut Mevsim kış Yorgun o manzara aynılıklar ağırlamaktan Hanımeli, ortanca ,sırcı papatya Ne çok severdi ilk yazı oysa Sayrılara ödenen bedeldi takvimde duran Ve hep acıtırdı giden Yüzünün gölgesinde unutulmuşluğu ağlıyordu Aşktı hikayesi yarım kalan Gözlerinin gümüş çaydanlığında demlenmişti kaybolan Ne çay içesi var Revnak hanımın şimdi Ne gidesi dünyadan Kızdı kısacık bir an "Dönülmez akşamın ufku"nu yaşatan sese Nasıl da körpeydi şarkı hiç yaşlanmadan Doğurgan olur kentlerin rahmi Umut getirir, kelebek ile serçeyi, gürültünün şenliğini Cümbüştendir baharın elbisesi Eteğinde aşıklar " Yarin dudağından gayrısına yokum" fısıltılarını Kulaktan kulağa taşır rüzgar Tepeden tırnağa musallat olurdu yaşam Düşman kesildi Revnak hanıma aklı Bir sabah göçüp gitti gönlünün sundurmasından Aşk olsun sana İlhan Selçuk Yaş alırda yaşlanmaz mı adam Gtti Revnak hanım aynadaki yansıdan Gün düştü şiirden içime Korkuyorum sana benzeyecek sondan Bu üşüyen el benim mi Bulanık düşlere ne vakit mezar oldu beden Donuyorum bilincimin soğuğundan Bir deniz olmalı mavi, neşeli bir liman Ve yola çıkmaya hazır Haylazca bir zaman Orta şekerli kahvenin kırk yıllık hatırından Haber salıyorum sana hayat Isıt elimi gülüş sıcağına, anlama Biraz daha Bir dem daha... Saadet Yıldırım Ünal |
Saygılarımla..........