... Biraz FazlaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın kazılmış her mezar insanı affeder...
ateşti, kandı, yalandı bir narın çatlamış kabuğundan sızdığıydı etli hikayemin kırmızı… yangındı.. sen getirdin suyu adımı yaktıklarında karanfillerin çelenklerden göç ettiğiydi cem bebeklerin doğumuna hiç bu kadar hüzünlü değildi Arnavut kaldırımları bu kadar paramparça bu kadar yaş sevilmemişti hiç bu kadar Felatun Bey ile Rakım Efendi beklerken bir gelmeyi zordu gitmek o zamanlar bir tenin acelesi içimin acemisinden gittim.. bazı renkler bulutluydu baktığımda resimlere tüm kuşlar kuzgundu içimdeki göçte mavi iki düğmeydi gözlerim bir delinin gömleğinde öptüğünde avuçlarımı kurulduğuydu atlı karıncaların ortalık yerlerde sirkleştiğiydi üzüncün koca bir gülümseyişte hiç duymadı ama dedim kalbim dedim sise direnen ateş böceğim saklanır mı dedim koca bir fil göğüs kafesinde sonra tan vaktiydi uçurumu gelmişti bir adamı mavi gözlerden düşürmenin karanlıktı bir ışığın çürüdüğüydü yokluğu sen geldin sonra üşüdüğümdü bir kapının açılışını beklediğimdi çırılçıplak zordu anahtar deliklerinden bakıldığında mezar taşlarını okuyup bir ölüyü anlamak jir-mç |
farklılığıydı acıyı anlatışın
anlamlandırdığımdı tüm sevileri
ve yitirişleri
yok oluşları sonra kaybına yandığım
dik duruşuydu her şeye rağmen.....