Yaralı Martı
Gece birazdan çökecek bağrıma bağrıma
Yaralı bir martı sığınacak koynuma canı saksıya gömülü bir gül sütü kesilmiş bir ceylan süzülecek ay ışığına ve sen yine gelmeyeceksin ezan sesinde sabah olacak bülbüller bana seni yana yakıla soracak yine sıyrılıp çıkamayacaksın kendinden gök kuşağına takılıp kalacaksın oysa benim maviye sürgündür kalbim En ulvi yaşam kaynağım sendin sevgili yürekte ateş, gözde fer ve içimde saklı bir dua gibiydin selamsız, sabahsız bir anda çekip gittin diyemedim diyemedim gitme diyemedim Haydi savur zulandaki tüm jiletin kaplı küfürleri Cam bardakları kır, atlas perdeleri parçala Ve olanca gücünle aşka bir tekme vur Yok hayır boşuna yanma Haliç de sevdalar arıyan o martı koynumda öldü. Anla artık…Anla… anla..anla..! Ah anlama..! Ölürüm kahrımdan Ölürüm de kimse tutmaz yasım Bu son şiiri ölmeden bir nefes önce Güneşe yaktım Bir yıldız gülü gibi parçaları uçuştu semada Her yan derin bir hicran, her yan güle dökülen kan Mehtap ağladı Gece ağladı Sevda ağladı Ah bir sen vardın gözleri serap kapısı Gözleri mahşere aşk, mahşere tufan Yürek ateşe koşan dilsiz bir can Bilir misin dün sen uyurken iki şiir öldürdüm Nasıl dayandım yokluğuna bir bilsen nasıl Hangi düşlerin dert ortağıydın be gülüm Şimdi dışarıda deli bir fırtına var. Sokak lambaları korku ve telaş içinde ah laf anlamaz kalbim, kimbilir şimdi nerelerde Tanrım ! İnsan ölürken bile bu coşku, bu heyecan niye ? Gözlerinden öperim. De ki; Galata, Pier Loti, Kız Kulesi Ve şuramda kıpır kıpır eden sen...sen sevgili Bir gün olur ya karşılaşırsak dalgalı bir havada, Islak yüreğini yağmurlara aç ben Ihlamur yapraklarına düşen sessiz bir damlayım Usulca kokla, çek içine , daha daha içine ah sar sarmala beni Parmak uçlarınla dokun,öp utangaç yanağımdan Ve gülümse ;umuda kanat çırpan tüm kuşlara Haydi şimdi sil o mahzun gözlerini, yaralı martılara kıyamam, anlasana Bir can ne ki, bin canım olsa verirdim sana ve yüreği sevdam kokulu İstanbul’a ... |