Beddua
ve şimdi ben
toprağında boy boy sevgiler ekilen beyaz güvercinlerin kalbinden hiç vurulmadığı adı Diyar-ı Anka denen ve insanı büyüleyen o sevdalar ülkesindeyim... ...................................................... ve sen, Sinyorita ! Yüreğini ateşlere atan kadın ! Olur ya bir gün bir çınaraltı pınar kıyısına uğrarsan kaç zamandır damağın kurumuş, ciğerin yanmışsa Bu su içilir mi diye düşünme tüm hevesinle çek içine Çünkü dudaklarından yudum yudum akan o can suyu benim Olur ya insanlık hali yolun ıssız bir ormana düşmüştür İnsanlardan çok uzak şöyle cevizi yeşili bir yerde mesela bir sedir ağacı gölgesinde Kırmızı benekli sevimli mi sevimli bir uğur böceği sen kokulu saçlarına ürkek kanatlarını çırpa çırpa usulca konarsa tutup bir kenara fırlatıp atma Son nefesini avuçlarına bırakan o şaşkın böcek belki de benim Olur ya soğuk bir kış günü, zemheri ayazında Yani o güzelim masalsı baharı görmeden önce Fırtınalı, ağır aksak bir havada gözleri yarı açık gitmişse herifin biri Dili kelepçeli Ve alnında tek heceli bir kurşun varsa Rahmet eyle, belki de o mefta benim Sinyorita; Şimdi ardım sıra, bir kamyon dolusu BEDDUA edebilirsin. |
hatta ahları yakasına takadabilirsin ama böylesine beddua da olmaz dedim
ve okurken için acıyor nicelerine...
şairim saygılarımla