Ölü Sevici Kent Hikayeleri / Bilmece
Bu şehir bana içinden çıkılmaz bir bilmece bıraktı…
Yırtıcı kuşların nefesinde biriken açlık kokusu sardı Bu gündüzü bed, gecesi bed şehri… Yılların sırtımıza biriktirdiği kamburu, Herkesten saklanan özürlü bir çocuk gibi saklamaya çalıştık; Ama başaramadık. Ağrısı, Sancısı, Gözyaşı, Anısı derken, yılların içine hapsettiği kini bir anda nasılda dışarıya attık. Şimdi, yağmurla halvete girmiş günlerin Bakire sabahlarını saklamaya çalışmanın ne kadar beyhude bir çaba olduğunun yeniden farkına vardık. Bu şehir bana içinden çıkılmaz bir bilmece bıraktı… Kırık tahta bavullar yok artık bu aymaz zihinlerin dolaplarında. Fikrimizde bizi biz yapan anıları biriktirmeyi bırakalı çok oldu. Avurtları çökmüş siluetlerle sabah akşam demeden, Yeni gelecek günün avuçlarında saklı umutların hayallerini kurmaktayız nicedir. Yazmadan, Konuşmadan, Ağlamadan, Avaz avaz bağırmadan geçen onca ayın sonunda, Günler geceler boyu devam eden bu doğum sanıcısının sonunda Anca birkaç ucube kelime doğurabiliyoruz. Hepsi bu kadar… Gidilecek ve henüz ırzına geçilmemiş hayallere yataklık yapan bir şehir var rotamda. Bakir gülüşlerini kıyı köşe saklamış Kendini belki de bana saklamış koca bir şehir. Çünkü; Bu şehir bana içinden çıkılmaz bir bilmece bıraktı… Her şeyi unutmak ne de kolay olacak… Başımızda dönüp duran alacaları, Kıblesini sıfata çevirmiş ademoğullarını, Her bir kelamından ağu sızan Havva kızlarını öylece bırakıp, Her zamankinden kör Her zamankinden sağır ve her zamankinden dilsiz çıkacağım yılandan öykünen yolların kıyısına. Arkamda koyu bir gölge, Arkamda ıssız bir kalabalık Arkamda kırık sokak lambaları ve aç sokak köpekleri bırakıp, Maviyle kucaklaşan koca bir şehrin kollarına atılacağım. Her şey değişecek; Girdiğim sokaklar, Çaldığım kapılar Köşedeki bakkal, meydandaki park, Sahildeki çay bahçesi… Değişmeyen kadınlar olacak vardığım menzilde, Her şehrin kerhanesi aynıdır nede olsa hikayeleri değişse de. Bu şehir bana içinden çıkılmaz bir bilmece bıraktı… Belli ki bir kırılma noktası var hayatın ve puslu pazarların göğsüne saplanmış, bilinen hiçbir cerrahi müdahale ile çıkarılamayacak hüzünleri var. Çok oldu sokakların hasta ruhlarını evlat edinmeyeli. Yazmaya değecek hiçbir hikaye misafir olmuyor bu aralar kalemime. Anladım ki sevmiyorlar içimdeki anaç kadını. Bir fincan kahve daha bitiyor, Bir paket sigara, Arkasından gelecek çaresiz baş ağrısına bahane aramaya gerek yok. Artık; Telaş etmeden hazırlanıp, gidilecek, Siz bilmezsiniz; Bu şehir bana içinden çıkılmaz bir bilmece bıraktı… Kanlı pazarlar, Kendini kahkahalara takas eden hırpani ruhlar, Gözyaşlarını cümle baldırana rahmet okutacak kadar zehirleyen kullar… İşte bu şehir saçlarımızın arasında gizliyor en gaddar yalanlarını, Gözlerimize mil çekmiş gibi, El yordamıyla yaşamın tırabzanlarında yaşamaya mecbur bırakıyor, Görmeden ve duymadan, en ilkel haliyle ruhumuzun, Hayatımıza ölümü bir adım daha yaklaştırıyor... Artık gitmeli, Ne de olsa; Kadim dostların kapısına bırakılmış bir piçtir vefa Ve bu şehir, içinden çıkılması imkansız bir bilmece bırakıyor zihnimin ücralarına… Ocak’2013 Aydın... |
İşte bu şehir saçlarımızın arasında gizliyor en gaddar yalanlarını,
Gözlerimize mil çekmiş gibi,
El yordamıyla yaşamın tırabzanlarında yaşamaya mecbur bırakıyor,
Görmeden ve duymadan, en ilkel haliyle ruhumuzun,
Hayatımıza ölümü bir adım daha yaklaştırıyor...
merhaba güzel insan tebrikler
iyi ki yolum sayfanıza düşmüş
şiirle tanışmanın sevinciyleyim
saygılar selamlar usta
yazacaklarınız hiç bitmesin