Konuşmayan Masallar
neyse ki, biri ağlayabilir bakarken uğursuz aynalara
şiiri de ona yıkarız, göremediğimiz yıldızlara hâtıra eski çamlar bardak olur, çocuklar büyür sonra, içlerinden biri annesini özler içlerinde en pehlivan olan köyünü kızın biri utangaç saçlarıyla kınayı bekler yüksek binaları ayıklarız, çayır çimen yürüyemeden salkım, söğüt kararak şefkatini bırakır memlekete fena dertlenirim, çok gölgeli bir türkünün dibinde gece tozumu alır, üstümden ayırmadan gözlerini kalbimi saklarım ömür boyu Tanrı onaylamaz iliklerine kadar pıhtılaşmış yüksek topuklu kadınlığımı şimdi desem düşünce kırılır cam tren yükü özlem şuramda n’apayım, nerede hiç gitmediğim harman yeri beni sus’atan gurbet Yılmaz Güney filmlerinde neyse ki küflenme aşısı oldu nice eski çocuk biraz senden, biraz benden toplanır kırılgan esrar çiçeğe ihtiyacı olan bahçeler, renksiz öyküler belki yağmur över bizi, eşitiz işte neyse ki, biri tek başına söyler şarkımızı yalanı da ona bırakırız, hiç hiç diye sevişirken birkaç gün konuk ederiz son kırk yıldan gelen hâtıraları sek sek oynarız nice anıda ağladığımızdan değilde, büyüdüğümüzden susarız rakıda dünden kalmış zaten neyse ki sıvazlayacak biri vardır tam ibretlik sızdığımız rüyaları bak bu yazdığım çok içli zaten hiç okşamamışız ki birbirimizin düşlerini neyse ki biri anlayabilir suçumuzun masumiyet olduğunu derinlere ışık tutanların görebileceği şekilde bir sözcüğün gölgesini bırakıp dudaklarına biz alçakgünüllü bir masal tadında susarız... önce,, seçici kurula saygımla okuyan , yorumlayan, yorumlamayan sayfamda bir nefes yoldaşlık eden tüm dostlara sevgimle beni hoş görün tek tek ilgilenemeyeceğim şairlerimle teşekkür ederim.... |
Beğenerek okudum.
Sevgiler Bornova'dan..