Bitkin Sulamaları
Acile kaldırıldığım ilk günün gecesine doğru yazmaya çalıştığım şiir;
Bitkin Sulamaları burada dokunduğum yerin izleri kalbim yerinden çıktı, yanındayken olduğu gibi bir ses kısacık bir ân tanrının yanındaydım eski bilmecelerle oyalandırılmış çocuklar gibi ölümün üzerine cevap arıyordum burada azaldığım yemin sisleri bulamadım raylar kıstırılmış siyah kaygılarımda donuk pencere gördüm donuk yüzler kendime geldiğimde kendime renklerin kokusu yürüyordu barok’a fırtına kadar delirmiş annelerin muskalarında ne yazıyorsa? işte ondan bitirebilirdim işte bu soğuk sayfayı korkmadan ama öyle olmadı bu kez, diyeceklerim bitmemiş olmalıydı kahrolası çiçek suları! ve fal bakan körler –alt et yağmur ve yağ! (kadınım küçücük parmaklarına birkaç yıldız dolamalı, gece olunca) ıslandığımda yok kuruduğumda kuruduğum da yok ki ıslanmayınca hızlı hızlı yürüten beni, sahici aklım eski bir rehin oldu karıncaların kapılarında bulut ve göğ ve deniz biz kimiz- biz kimiz- biz kimiz iyi biliriz… ölmek her insanın en doğru yaptığı şey! en yalansız, yalansızlığa en nasıl oluyorsa; ırgat pazarına dönmüş vücudumla eziyordum acılarımı, temiz bir yemeğin başına oturttum kara günlerimi, demli Allah güllerini gravürü ruhumun orada perçinlenmiş ağıtlarla. anladım kâim değildi sözcüklerim anladım kâimdi sözcüklerim sanrılarım arttı, rimbaud hastalığı belki şiir ve hayat yüküydü küçücük omuzlarım çökmüş bir meleğin seviciliği üstünde şeytana yatırılmış bir illüzyon kaderim lânetimi kabul ettim!, sevdim kuşlarını ellerin burada dokunduğum yerin izleri nifak tohumları, gölge sayımları ve birkaç dünya tiratları yaprağın düşmesi gibi bir şeydim oracıkta yağmuru söyleyemedim metruk bir ağrıyı ağırladım karşıladım ince tabiat olaylarını gecegenimde karartılmış bakışlarımla kalbim yerinden çıktı ölüm donuk pencere resimler ve çift sarılı bıçak kahve gözyaşları somuk aşıları fil dişleri ses böbürlenmeleri kanlı ağzımda kelebek yavaş sürüne sürüne – pis örtüler kahpe kepâze ince orospu düşük tiren suyun üstünde bir bilmece gece gece gece gece gece sabah sabah sabah üç mum üç uç kuyu uç tum! dum. Payanda |