sıkıntı
Ne yapıyorsun dedi kız.
“İnsanların evlerine bu şekilde giremezsin!” “Neden?” dedi genç adam. “Çünkü yasal değil.” “Açlık yasal mı?” Elindeki maymuncukla balkon kapısını açtı. Her zaman daha zayıftı balkon kapıları… İnsan aklı sadece evin ön kapısını güçlendirmeye yetiyordu. Salona girip ışıkları açtı. “Ne yapıyorsun?” dedi kız. Bir gören olucak. “Evde yoklar. Yeni yıl için yurt dışına tatile gittiler.” Gidip ses sistemini açtı. “Kıs biraz komşular şikayete gelecek.” “Yılbaşındayız. Kimse şikayet etmez. Etse bile ciddiye almazlar.” Buraya gel dans edelim dedi genç adam. Kızın kalçalarına koydu elini ve sallanmaya başladılar. Evin salonu dans pisti kadar genişti. Bir süre sonra kız durdu. “Neyin var?” diye sordu genç adam. “Acıktım.” “Sen hep açsın hiç tok olmadın ki acıkasın.” Dedi adam. “Şapşal.” Dedi kız gülerek ve eliyle genç adamın karnına vurdu. Mutfağa yürüdüler. Dolap ağzına kadar yüyecek doluydu. “Tanrım!” dedi kız. “Buradaki yiyecekler bir aşevine yeter.” Adam bir şişe çekti içki dolabından. Yıllanmış bir skoçtu. “Orospu çocuğu ağzının tadını biliyor.” Dedi şişeyi açarken. Kız mikrodalgada tavuk butlarını ısıtırken müziğin ritmine uygun dans ediyordu. Adam da salondaki şömineyi yakmıştı. Işıkları kapattı. Kafasına kırmızı bir şey geçirdi. “Ben noel babayım!” diye bağırırken elinde viski şişesinden içiyordu. “Aptalsın.” Dedi kız gülerek. “Noel baba geyik düzen bir moruktur.” Dedi adam. “Noel baba otuzbircidir.” Dedi kız. Müziğin ritmine uygun dans ediyorlardı. “Hadi evi dolaşalım.” dedi kız. Koşarak üst kata çıktılar. Büyük bir yatak odası vardı. “Tanrım! Şu odaya bak.” Genç adam gardırobu karıştırıyordu. Takım elbiseleri çekip yatağa atıyordu. “İşte mavi bir tuvalet.” Dedi adam ve üzerine işedi. “İğrençsin.” dedi kız. “Bak burada neler varmış.” Dedi adam ve onlarca prezervatifi odaya savurdu. “Burada bir kasa var.” dedi kız. Kasanın yanına yaklaştılar. “Ne dersin açabilir misin?” diye sordu kız. “Belki.” “Tokanı ver.” Dedi kıza. Kilidin içine soktu tokayı ve kurcalamaya başladı. “Daha ince bir şey ver.” Dedi adam. Kız odanın içinde aranmaya başladı. “İşte bu!” diye bağırdı adam. Kasa açılmıştı. Kapısını yavaşça açtılar. Birkaç deste dolar ve mücevherler vardı. “Zengin olduk.” Dedi kız. Bir çöp torbasına doldurdular kasanın içindekileri. Aşağıya indiklerinde tavuk butları pişmişti. Onları da aldılar yanlarına ve girdikleri yerden çıktılar. İki gün sonra emniyet müdürlüğünde ayrı odalarda bekliyorlardı. “O nerede?” diye sordu adam. “Sevgilin mi?” “Nerede?” “İyi merak etme.” “Bunu neden yaptın?” “Sıkıntıdan.” “Sen umutsuz vakasın.” Dedi polis memuru. Sonra içeriye bir avukat ve orta yaşı geçkin karı koca girdi. “Alper.” Dedi kadın gözyaşları içinde. Genç adam önüne bakıyordu. “Şikayetçi misiniz beyefendi?” diye sordu polis. Kadın öne atıldı. “Öz oğlumdan mı? Asla!” Kadın, genç adamın boynuna sarıldı. “Nerelerdeydin?” dedi öpüp koklarken. “Arkadaşım diğer odada.” Dedi genç adam. “Gidebilirsiniz.” Dedi polis memuru. Genç adam ve annesi odadan çıktı. “Teşekkürler memur bey.” Dedi kadının kocası. “Ortada bir suç yok. Mücevherleri satmaya çalışırken yakalanmışlar. Onları tutamayız. Ancak ileride bir suç işlemiyceklerinden emin değilim.” Adam, boynunu büktü. “Herşeyin sahibi annesi. Annesinin hatırı olmasa…” Dedi adam ve kısa süre sessiz kaldı ve ekledi: “Annesiyle evlendiğimde bilmiyordum böyle bir oğlu olduğunu…” dedikten sonra polis memurunun elini sıktı ve genç adamın serbest kalmasına pişman bir şekilde odadan dışarı çıktı… |