Kimliğimin Arka Odaları
Kendi görüntüsünden sıyrılıp,
Kendi olan bir insanın, Kendi ismini, kendi koymuş kadar Dokunulmamış kimliklerini taşıyorum Gece değil aslında uykularımı bölen, Ben ölümün iki ucundaki, İki ölümlüyü, iki hayalperesti oynuyordum Dokunmaya kıyamadığım benliğime Ben olmayı öğretiyordum, Sırtımda taşıdığım yaralar olduğumdan farklı değil Olup da, olamayacağın bir yolda kaybolurken Gelip uzanan elin, tutulabilme iradesizliğinde diz çöküyordum Ve biri bağlarken boğazında ki düğümleri Bir intiharın sıcaklığını nefesim de hissediyordum Aslında sorsan gece değil uykuyu bölen, Küllerinden doğma mücadelesinden doğan arayışların, Kayboluşlara nasıl dönüştüğünü izlemek bütün mesele Bütün bakir duyguların, diz kapaklarına kadar akan kanın içinde nasıl boğulduğunu Bir orospunun utançtan nasıl bedbahtlaştığını izlemek bu Ben, kendimi kuytuda sorgularken, Bütün namussuz duyguların, tecavüzüne uğraması gururunun Santim santim çürürken yanak çukurlarındaki gülüşler Gözlerinin hüzne gebe kalışına, sancılı doğumuna tanıklık etmek bu Kendini kahpe bir geçmişe emanet etmişken Gökyüzünden bir hayalin daha kayması, Ve namus abidesi güneşin, Gecenin koynundan nasıl çıktığına şahit olmaktan ibaret herşey Kaldıramadığın birkaç sözün ağırlığı altında ezilmek, Ruhu tövbekar, birkaç günahın Şeytana nasıl satıldığını, nasıl peşkeş çekildiğini görmek Tanrının oyununa geldi benliğim, Aslında gece değildi uykularımı bölen, Öfkesi, merhametine ters düşen bir tanrının Yaratılmışlığımla dalga geçişi, Şeytana peşkeş çekişiydi, Ve ben tanrıyı asarken kimliğimin arka odalarında Nankör bir gecenin, Geçmişe emanet ettiğim benliğimi önüme serişiydi, Ve bir ölümdü gece, Hem uykuya gebe, hem güneşe aşık Ne uyumak düşen bize nede uyanmak Ben simsiyah odamda, simsiyah perdelerimi çekip, Tanrıyı suçlayacağım… |