0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1007
Okunma
tırpanların sıyırdığı bir sap gibi
sarıya boyanmış uçsuz tarlada
en bulut
en yıldız yoksunu gök parçasının
gövdesi altında
vaktiyle yağmura vuslat bulmuş fakat
vakitle kök salmış kuru toprağa
erken gelen
muhabbetsizlikten sonra
uyandıramamış kelimeleri
gençliğini yutmuş
gönülde can durmus
canda can bulan suç
durmamış
hissetmiş
kuru bir dala asmış bedeni
attığı hedeften dönen
okun telaşıyla
dönmüş mü öz niyetten
yol öyle ki
yolculuğunu unutmuş yolda giden
bir kaçmak endişesi
kararsızlık ağacına bağlamış yaşmağını
ağlamak
diri tutar iç kapının bekçisini
bir kere sustunmu
katı kesilmemek
işten değil
bilmiş
usturayla gölgesini kesip
gözlerine fer gelsin diye
dua etmiş
yüreği dik tutan sevdalarla
aynı safı tutmuş
bir sıcak göz yaşıyla gövdesine
rutubetler salmış
hıçkırıklarıyla düşermiş
o da belki
omuzlarına yüklü
derecesi uç
günah değirmenleri
şimdi yemek vakti değil
uyumak için gelmedi bu gece
yıldızların yokluğundan anladı
...
okudu sonra
okudu ki
’tövbe
kapısı açık bir dükkandır
girmelisin bu köyde’
5.0
100% (3)