Sen Ben ve Yalnız Adamlar"dünyanın gölgesi son kez düştüğünde yüzüme , keşmekeş yüreğimin nakışına sen de düş/sevgilim " geceyi ikiye bölerken bakışlarım rüzgar sertleşiyor cılız bir mum alevi sükûtunu yırtıyor gecenin Sislenip kalırken suretin ürperiyor gölgem avuçlarından içerken suyu, ağlarken dağ eteklerinin birinde, güldüğün için gülerken, kendi çirkin ruhunun yüzünü saklarken yalnızlığımın saçları, kim düşünmez ki sevgili bir yalnızlığı sense eğer. şimdi düş/sen sevgilim Acıma denk -yalnız adamlar- geçer aklımın tavan arasından yalnızlıkta hepsinin tüm hayali sen yalnızlık çünkü sen -sadece benim olan seni düşündükleri için, suretini kestiremedikleri için- kafamdaki intiharlarından sırtlayıp tüm bu adamları yol oluyorum. sağı/solu sen. yüzümü jilet gibi kesen rüzgara sövüp toparlanıyor sabrım aklının damarlarından. bir kenti sen bilip yitiliyorum güzelliğinin cehennemine Riyadan yoksun saf bir titreyişle suyuna karışıyorum. bir şairin zehrinden çalıyorum bunları -kedere eş yanan acısını, şiirinin kadınını, yalınkat üşümüş yalnızlığını seni .- ve bende biliyorum elbet la" yı leb-i şedd’i asr" ı sonra bilmediklerimi yazmayı yitirilen bu şiirde gözden kaçmayı. ama hayır bilmiyordum pencere pervazından içeri süzülerek dilime çarpan yağmurun hala canının yandığını. |