söyle bana ey sevgili
söyle bana ey sevgili
hangi güneş ısıtır tenimi senin kadar ve (s)arar kederimi yokluğunda oysa ki bilsen ne çok üşürdü tenim ellerini ellerimden çektiğin o anlarda arazlı bitmez bir kabustu zaman bende her yokluğunda uyanırken uykularımdan şimdi kederlerimi teğellemiş garip bir yolcuyum hatıralar bir flim şeridi gibi geçerken aklımdan düş kırığı umutlarımı sığdıramıyorum bavullara soğuk ve boş peronlar titrerken adımlarımdan ölüm nedir ki ey sevgili ölüm nedir ki oysa ki en acı ölüm yaşarken yüreklerde ölenlerdir aslında şimdi yüreğim minik bir karıncanın telaşında yarınlar soğuk yarınlar meçhule uzandıkça ve gözlerimde yorgun bir bulut dinleniyor her gün yeni kederleri taşıdıkça odalarıma oysa ki aynı gökyüzünün altındayız hala belki de aynı sokaklardan geçiyoruz biz kim bilir aynı şeylere dokunuyoruz farkında bile olmadan ve zaman arada gardiyan sevdama biliyor musun? gittiğin zaman önce şiirlerimi vurdular yüreğinden umutlarımı çalarken kirli eller acımasızca sessizliğin içinde bir kıyamet koptu sanki sığındığım gölgelerin sıyrılırken canımdan şimdi söyle bana ey sevgili hangi mutluluk güldürecek yüzümü yaşantımda sen içimde bir ölü olduktan sonra vedaların boynu hep eğri olur derlerdi inanmazdım birde bir damla yaş düşermiş her vedanın selasına aysu |
sesini vermelisin
onu duymak için..