Ne söylerdiAnlasaydım suskunların dilinden, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Ölüler dirilip, kalksa yerinden, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Şu harabe duvar, şu yıkık çatı, Susup durmasaydı, böyle kaskatı. Nice mahrem sırrı, örten şu kapı, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Patika yollarda, taşlar, kayalar, Irmaklar, denizler, dağlar, ovalar, Sırları yırtılmış, paslı aynalar, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? En taze fidanlar, asırlık çınar, Issız dağ başında, çağlayan pınar, Gülistan, lalezar, şu ayva, şu nar, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Uzaktan bakışan şu oğlan, şu kız Bir güzel ağzında çiğnenen sakız. Ateşler, topraklar, ay, güneş, yıldız; Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Ya şu kundaktaki küçücük bebe! Nasıl yaşayacak, nelere gebe? Şu ihtiyar kadın, şu yaşlı dede, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Haber salsam koyunlara, kurtlara, Gelin desem yaylımlara, otlara. Kulak versem, tapınakta putlara, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Dağılsa da, âlemlerin sisleri, Duyabilsem, o duyulmaz sesleri. Dile gelse, yaralının hisleri, Ne konuşur, ne söylerdi kim bilir? Mustafa YARALI |