Son Kez Bir Günah İşleseydik / Sarılarak...
Hayatın hoyratca estirdiği rüzğarda,
yalnızlığımın tekerrür ettiği, gözlerimin adresini yitirdiği, kaybolduğum, kendimi kendimde aradığım, mevsimsiz sürgünler yediğim, dört yanımın hüzün koktuğu şehrimden sana sesleniyorum... Ey bilinmezliğim... Boynumu büktüm, günahlarımı omuzlarımdan aşağı döktüm... Közlerimiz hiçmi sönmeyecekti? Kül olamayacakmıydık? Tüm beyaz sayfalarımı karalayıpta gitmek varmıydı? Yetimler gibi boynumu bükmen revamıydı? Bak sen gideli ’Aşk’ta da sınıfta kalıyorum... Uğurlandığımdan beri gönlünden, yaşayamıyorum... Hadi karaya çalmadan satırlarım, uzat elini bir günah daha işleyelim... Sımsıkı sarılalım... Ne olurdu bir günah daha işleseydik, son kez... Son kez... Bu gece son kez sokağında sabahlayacağım, odanın ışığı düşecek belki karanlık sokağa... Ben güneş bileceğim odandan sızan ışığı, sen bileceğim gökteki ay’ı... Dileneceğim yaradanımdan, sevme günahlarımdan arındırsın diye seni, ellerimden terini silsin, aklımdan çıkarsın diye... Ama sen bir günah daha işle hatrım için, arala perdeni, ve son bir bakış fırlat sokağını tamda ’Ben’ dikili yerine... Hadi bir günah daha... Son kez... Son kez... Keşkeleri bana bıraktın, ayrılık ertesi sabah’a uyanmalarınıda... Kirli bir el gibi değdin bembeyaz ufuklarıma, neyim ak pak ise, siyaha çaldın, beni benden aldın, kanamalara saldın, yaktın, yıktın veee.... Keşke; keşke seni seven biri var gitme diyebilseydim... Keşke; yutmasaydım içimden kopan çığlıklarımı... Keşke; Dur.! Demeyi, Yada,kimbilir belki dizlerimin kapaklarını yere değdirebilirdim, Gidişine kesilen biletini alıp, parçalara bölseydim... Keşke... Şimdi belkide beklemezdim, hiç gelmeyecek olanı... İçimden geçen katar’ların ağırlığını duyurmadım, en sığ yerinden yol alıyorum hayatımın denizinden... Ve ben hala üşüyorum... Düşüyorum... Birlikte harcamak için kalbimde biriktirdiklerimi, geleceksin, döneceksin diye bahislere yatırıyorum... Dönmüyorsun... Bitiyorum.... Kentimde yağmurlarda ıslandı artık, içim daha da bir buz’ kesiyor... Donuyorum... Kendime yazdığım mektuplarımı postaladım, düşerken kendimi tuttum, gözyaşlarımın tuzlu tadını yuttum... Ki ’Aşk’ sahip oldum sandığımda, kaybettiğimdir... Kullanma kılavuzum yok, sanırım sorun da bu olsa gerek... İçimin sancılarını yok edemeyişim bundandır... Her bitenle başladığım dı ’Aşk’... Kimbilir belkide inadına kirletmeye çalıştığım bendim... Gitmek için hangi sözün ardına sığındın? Kal demek için kaç cinayet işlemeliydim bedenimde? Kaç yağlı ilmeği koparmalıydım boğazımdan ? Kaç gece yummadan gözkapaklarımı, aydınlığı beklemeliydim...? Gidişinin intikamını almadım kimseden, hesabınıda ödedim son kuruşuna dek... Ama gel gör ki unutulmuyor işte neylersin... Kentime düşen bir damla yağmur, peşi sıra çıkan yedi renk... Ve biliyormusun; her kan damlamda bile senden kalmalarım var hala... Aldığım verdiğim nefes aralarında... Ya ben sandığından çoksam sende ? Ya sen eksilmiş değilsen? Acın içimde hala... Biriktirdiğim yaş’lar keza öylesine... Bari son kez, bir koca günaha daha adımızı yazdırsaydık... Son kez... Son kez sımsıkı sarılarak... Son kez.... |