anlamadınAyazda bekletilmiş kederin içindeki Islak bulutlar Yüklendi uykulu karıncanın sırtına Yürüdü, yürüdü Büküldü beli Değdi üşümüş burnu ayak ucuna Gel oturalım merdivene Bu gece de efkarlanıp Yarenlik edelim geceye Birer kağıt açalım avuç içimize Bir parça tütün Nar ekşisi ekleyelim Yaksın dilimizi hasret Üç vakte gelecek diye Beklerken sevileni Sararmış cümlelerin dudağına Dokunsun diş ısırığı ihanet Şimdi, bensiz alnına düşen dalgalı saçlarını seviyorum. Tel tel hasret çekiyorum Marmaraya. Sadece senin tarafından bulunmak için Batık bir geminin içine hapsediyorum kendimi. Mavi, siyah bildiğim, soğuk suların koynuna... ... Hadi tut ellerimi, Yüreğine sardığın en hassas yerinden. Kaldır ağrıyan başımı, göğsüme üşüşen öksürükten… Tabirsiz bir gece... Ellerimde tabut kokusu sürtünmeler Ayağımda kürek kürek çamur yığını Sırtımda şeddeli gayın Karnımda binlerce vav tanesi Soluksuz bir zaman ertesi İkindi kurşunları vuruyor şakağımdan Balçık tarlasına saplanıyor adımlarım Düşüyor sızılarım d-izimi kanatarak Uzanıyor boylu boyunca Yıkılmaz sandığım Dört Elif miktarı gölgem... ... Sarhoş bir uykunun, Sızmaya meyilli gözlerinden, nükseden terli kokusuna teslim ediyorum kendimi ... |
tut ellerimden
ki göreyim gölgemi ..
serinin bu bölümünün rengi siyah idi ..
her seride farklı bir renge bürünüyor şair, gökkuşağı misali ..
bir önce ki de sonbahar tonlarında idi..
rengarenk olmak güzeldir bir şair için,
o denli zevk ve renk katar okuyucularının duygularına..
Eyvallah Şair ..