PLATONİK ACILARŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yağmur’dan Güneş’e
Buza kesmiş yüreğinle,
Çırılçıplak çıkıp gidiyorsun bu şehrin kapısını yüzüme vurarak Bir çocuk edasıyla kalıyorum, gözümdeki yaşlar avuçlarıma düşerken Hani hatırlar mısın? Geceleri üşüdüğümde ayaklarımı bacaklarının arasına alırdın Tıpkı yüreğimi yüreğine aldığını sandığım gibi Ve bu koca şehri bir enkaz gibi üzerime devirip, Altından çıkmamı beklemeden defolup gidiyorsun Git! Git tabi… Her gidiş bir gelişe gebe kalır nasılsa Sen aşkı başka sevdalarla takas etmek için git! Yaralarını kanatmak için, Ve her hatanda seni ne kadar çok sevdiğimi bilmeden, içindeki beni, bana bırak da git! Kalmasın içimde senden hiç bir şey Buyur, alabilirsin hiç/bir şeyini Ben çoktan sende bırakmıştım her şeyimi Gururumu, sevgimi, en çok da şerefimi... Meğerse birinci dereceden akrabaymışız ayrılıkla Senden sonra öğrendim ruhumun sakat kaldığını Aynı ayrılığı taşımışım seninle damarlarımda Dilimizin ucunda kemikleşirken bir dudak dolusu “gitme” sözü Biz yüreğimizin ipiyle can verdik sevgili Sen alevli yüreğinin ateşiyle beni cayır cayır yakıp gittin bu şehirden Git! Sen ve ben iki aynı romanın satır başı olmayız artık Belki farklı kitaplarda ayrı dillerden yazılırız satır satır Ana dilimiz veda olarak Ana dilde okunuruz bundan böyle sevgili Ve hep başkaları okur bizi Hangi aşkların başucunda yatarız? Hangi sabahlara kalkarız ayrı şehrin odalarından? Başka kitapların üzerine devrilip, Hangi raflarda tozlanırız kim bilir? Buza kesiyor her yer, her şey o anda 1.74 boyunda bir vedanın kefenini biçiyorum Ayrılığın şarapnel parçaları yüreğime dağılıyor, Sen, büyük çaplı bir ayrılık çukuru açıyorsun ben de Ve içimde ölüyorsun İşte tam da seni o çukurların en koyusuna gömüyorum En siyahına Üzerine hoşçakalları atmadan Hoşça kalmadan Seni, kurda kuşa bırakıyorum sevgili "Var mısın?" diye, iki de bir sorma bana Yokum işte! Sen de yoksun bundan böyle, kimsem de yok Karşılıksız kanıyorum kendime Bak; Acılarım da platonik artık, kanamalarımda Anlasana! Yoksun işte… |