ikiz dağ kulübesi ve şehrimgözlerde damla damla zincirler çürüyen benizlerde dualara yetmiyor sesi kısık ışığında geceye eriyor çağrı mumları ’gidiyorum’ dahi demeyenler, hicranlarda biriktirir ufuneti,sen bir çekersen..onlar iki/..yalandır kabiliyetsizliğe esaret sevda,erosu mitinden çıkarır çeliğine su verir okların zaman darmadağlanır suskun hüzünler çırpınır cümlelerde... senden sonraya yığılmış sislerden bir tutam aldığım andı sessiz trenler geçti dağarcığımın balkonundan kopardı çiçeğini dünün elinden buharından sıyrıldı güvertesi,eski vapurların daha girmeden dalgaların köpüğüne, boğazın sularıyla saplandı silüetin gözlerime kurcalandı saatleri beynimin, sancısı başladı donmuş sözlerinin hayaline yapışık cesaretinde sırasız doğumlar yazıyordu bir ömrü bırakmak iddiasındaydı ikiz dağ külübesi’ne... eteğine lehçesini ördüğü fidan fidan koruluk/ hafifçe dokunurdu salıncak bakışları zirveye göğsünde kokardı/sarp kayalarda büyüttüğü yazgılar saçları güneşe yaslanır serin ışığına örtünür düşleri efsunlu dağ seslerine kök salardı yörük gözleri çok bekledim...dönüşünü bir çocuk düştü uçurumdan../ .. |