Sen Sus Allah Duymasın
Sen Sus Allah Duymasın
tarıyorum üç karış aklım ve saat kaç ayna buğu yol yoğru, dil doğru, küs koynu bir çekip alır gibi kılı böyle kolay olamadı duygum sert kayalarda beklermiş allah biri düşer diye ve dua ettiğimizde sağ gözüyle alır sol gözüyle tartar biçer ağzıyla onaylarmış hüznü ben bir orospunun çiğnediği sakız kokusuyum yalnızca aşağılık yağmurlardan geliyorum senden kovulmak için ey cennet’in çekilmez sabahları bir gülümseme not aldığımdan mıdır bilemiyorum geceler böyle devrik sanki üç ölü hep yaralı korkma sakın yalnızlığı anladım, sana da anlatırım çekmecede döllü bir suç bakışlarını kestirmiş keskin bir bıçak yaralıyor ağzımı, susmaktayım hülyalardan beri kendimi kendime anlatırken ocakta unuttum aklımı kaynadı, yandı ve söndü tekrar küllerimi alkışladım avuçladım yalnızlığı, sana da avuçlatırım hatırlatırım rüzgâr esince bir şey mutlaka düşerdi üşenirdi kıvrılıp yatmak için deniz kaimdi sevişmeler tansığını bulunca inanılası gelmeyen büyük yeminler merhaba diyen çiçeği de dün dövdüler çünkü selamun aleykum denmeliydi vazoya hemen girer girmez bu cenaze evi, bu hapshane kandırırdı çocukluğunu unutan elleri kafesinin gölgesinden korkan kuşum salmayın beni bir içre bir diri yıldızlara bakıp elini tutan bu tanrının faldan anlamayan gözleriydi dudaklarım! Sana her şeyi bir gün baştan anlatırım. Payanda |
Sert kayalara doğru. Tam da şimdi.